023

1.6K 164 51
                                    

Yixing'in kabarık saçlarının kokusu, gün doğumunda ışıldayan lavantanları andırıyordu. Kokusunu içine çektiğiniz zaman yeni çiğ inmiş lavanta bahçesinde kendinizi neredeyse görebiliyordunuz. Ki bu iyi bir şey değildi. Bunu hissetmek birini özlemek anlamına gelirdi. Ve ben Yixingi özlemek istemiyordum.
Tüm bu hayatı terk ettiğim zaman, onun lavanta kokusu ve kabarık saçları da benimle birlikte gelsin istemiyordum.

Çünkü biliyordum ki bu dünyada ölmekten daha kötü bir şey varsa o da  özlemekti.

"Aman Tanrım Sehun!" Kollarını boynuma tekrar sıkıca sardı. Beni boğduğundan habersiz, ufak bedeniyle bedenime yaslanıyordu. Ben de ne yapacağımı bilemeden birkaç saniye öylece ayakta durdum. En son ne zaman birinin bana böyle sarıldığını hatırlamıyordum. Bu yüzden bir kolumu Yixingin beline atmam olması gerekenden biraz daha fazla uzun sürdü. "Seni nasıl özlediğimi biliyor musun? Nerelerdeydin?"

Cehennemin dibindeydim. Tüm bu saçmalıklardan çok uzaktaydım demek istedim. Fakat Jongin en az 5 adım ilerde yaşlı bir kadınla konuşuyordu. Yüzünde ilgili bir ifade vardı. Yine de bir kulağının ben de olduğuna kalıbımı başardım.
Bu yüzden ben de daha kibar bir cevap vermem gerektiğini düşünerek boğazımı temizledim. Asıl sorun, dilime kibar bir ifadeden başka her şeyin gelmesiydi.

"Biraz uzaklaşmam gerekiyordu Yixing. Şimdi buradayım."

Geçici olarak.

Yixing yavaşça geriye doğru çekildi. Boncuk gibi gözlerinde birikmiş yaşları, yanaklarından akarak çenesine doğru iniyordu. Yixing nasıl bir kurttu? Onu bu halde görene kadar bir kurdun ağladığını hiç görmemiştim. Gerçi çevremde sıkça gördüğüm tek kurt Jongindi. Ve o da ağlamaktansa bir yerlerden atlamayı tercih ederdi.

Derin bir nefes alarak parmaklarımı kabarık saçlı çocuğun yanağına doğru uzattım. Teselli konularında dünyada ki en kötü kişi sayılırdım. Bu yüzden hemen göz yaşını silip uyumak ve bir haftayı hemen geçirmek istiyordum.

Fakat ben daha Yixingin yanağına ulaşamadan ona uzattığım elim serçe kavrandı. Ani hareketten dolayı sersemledim.
Birkaç dakika önce yaşlı kadınla sohbet eden alfa, şimdi yanımda bitmişti.
Bir kurdun yanında olmasının eksilerinden biri de buydu. Hemen her yerde kalp krizininin eşiğinden dönüp duruyordunuz.

"Saat geç oldu. Sehun'n uyuması gerekiyor Yixing." Yüz ifadesinde herhangi bir mimik yoktu. Fakat gece karası gözlerinde daha önce görmediğim ufak kıvılcımlar dolaşıyordu. Tutuşursa bütün bir ormanı yakabilirdi.

Elimi Jonginin tutuşundan kurtarıp, montumun cebine attım. Normalde olsa alfaya karşı çıkmak için müthiş bir istek duyardım. Fakat bu sefer Jongin haklıydı.

Yorgunluktan neredeyse bayılmak üzereydim. Ayrıca hala pusette rahatsızca kıvranan bir oğlum vardı.

"Sabah seni bulacağım Yixing. Üzülme o yüzden, tamam mı?"

Burnunu çekti. Başta tekrar ağlayacağını düşünmüştüm. Fakat o yalnızca başını onaylar bir şekilde sallamakla yetinmişti.
Ben de bununla beraber derin bir nefes aldım. O kadar yorgun bir vaziyetteydim ki bünyemin bir ağlama krizine daha hazır olduğundan emin olamıyordum.

Ortam kalabalıktı. Daha önce görmediğim bir yığın gözün hepsi ilgiyle beni izliyordu. Şey en azından hepsinin ilgili olduğunu söyleyemezdim. Bazıları kaşlarını çatıyordu, Bazıları parçalamak ister gibi bir ifadeyle beni süzüyordu.
Ve bu tuhaf bir şekilde midemin kasılmasına sebep oldu. Tanımadığım insanların ne gibi sebeplerle benden nefret ettiğini düşünmek mideme vuruyordu.

"Sehun. Beni takip et."

Başımı Jongine doğru çevirdim. Kıvılcımın yerini hiçbir cümle ile anlamlandıramayacağım başka bir ifade almıştı. Fakat dudaklarında yeşeren gülümseme, bu ifadenin çokta kötü olmadığını gösteriyordu. Zaten daha kötü ne olabilirdi ki?

Alpha BetWhere stories live. Discover now