007

4.4K 364 72
                                    

Annem tıp alanında isminden söz ettirecek çalışmalar yapmış olsa da, diğer doktorlar gibi bilime körü körüne bağlı biri değildi. Hatta oldukça dindar bir tarafı olduğunu bile söyleyebilirdim. Öyle ki ben daha küçükken, yatağımın baş ucuna gelir, küçük ellerimi kavrar ve yüzünde şu ana kadar kimse de göremediğim güzel bir gülümseme ile Tanrıdan bahsederdi. O zamanlar cennet ve Cehennem, melek ve şeytan kavramları bana oldukça masalımsı gelirdi. Yalnızca annemin beni uyutmak için anlattığı masallardan biri olduğunu düşünürdüm.

Fakat şu an karşımda ki manzarayı HD şekilde izlerken aslında o kadar da masalımsı olmadığını yeni yeni kavrıyordum.

Birileri omzuma çarpıp koşturuyor, birileri birinin ismini bağırıyor, çeşit çeşit kurt aynı anda uluyordu. Annemin hikayelerinden kopup gelmiş cehennem karşımda en iyi oyunculuğunu sergilerken ben insanların aksine yalnızca öylece duruyordum. İnsanların bana bağırmasına, ya da çarpmasına izin verecek kadar dalmış bir vaziyetteydim.

Adamın biri yangın hakkında zırlayana kadar alfa ile odadaydık. Sonrasında nasıl oldu ise kendimi kalabalığın ortasında, önümde alevlerin sardığı evi izlerken bulmuştum. Bir şeyler yapmayı gerçekten istiyordum. Gerçekten kıçımı kaldırmak ve diğerlerine yardım etmek istedim fakat ne yapabileceğim konusunda hiçbir fikrim yoktu.

Ben aciz bir insandan başka hiçbir şey değildim. Bu gerçeği sindirebilmem için kendime birkaç dakikadan daha fazla bir süre veremedim. Zira daha önce adının Luhan olduğunu öğrendiğim bir çocuk aniden kolumdan kavrayıp beni çektiği için kendime bu fırsatı verebilecek vaktim yoktu.

O konuşmadı. Ben de konuşmak için çok yorgundum zaten. Yalnızca nefes alabiliyor ve beni çekiştirdiği yere doğru kuzu gibi adımlıyordum.

Kalabalığın arasında Yixingi gördüm. Dünyayı kurtaracakmış gibi bir yüz ifadesi takınmış, elinde ki kova ile alevlerin ortasında kalmış eve doğru koşturuyordu. Elinde ki aptal kova kocaman bir yangına kıyasla bir hiçti. Yine de, en azından o benim gibi köşesine çekilmeyi reddediyordu.

"Orada ne yapıyordun Tanrı aşkına?" Luhan sert bir şekilde tuttuğu bileğimi bıraktı. Endişeli yüz ifadesi ve çattığı kaşları bambi güzelliğini bozmaya yetmiyordu. Kurtların hepsi böyle güzeldi gerçi. Yine de Tanrı ona ekstra bir kıyak geçmişti.
"Başına bir şey gelebilirdi Sehun"

Gülümsemeden edemedim. Yalnızca bir hafta kadar burada olsam da gösterdikleri anne şefkati tarafından sıkıca kucaklanmak beni oldukça mutlu ediyordu. Ve bunu sık sık gülümseyerek göstermekten hiç çekinmiyordum.

"Endişelenme bambi. Yalnızca yardım edebileceğim bir şey olup olmadığına bakıyordum."

Ona bambi dememle birlikte kaş çatışı derinleşti. Dudakları aralandı ve baş parmağını kaldırarak ondan yaşça büyük olduğuna dair beni azarlamaya başlayacaktı ki, kulak tırmalayıcı bir ses tarafından ikimiz de bulunduğumuz yerde sarsıldık.

Bir an neler olduğunu kavramakta güçlük çeksem de, Luhanın bakışlarını takip etmek neler olduğunu zaten net bir şekilde gözler önüne seriyordu.

Alfa yangının sarmış olduğu evin hemen önündeydi. Çıplak göğsü isten dolayı kararmış, yüzünde ki sinirli ifade ile önünde ki adamla hararetli bir şekilde konuşuyordu. Fakat adam konuşmaktan çok uzaktı. Bağırıyor, ağlıyor, Alfa'nın kaslı göğsünü küçük yumrukları ile dövüyordu.

Onu dinlemiyordu bile. Ve ben bulunduğum yerden bile Alfa'nın yüzünde ki sinirli ifadenin yerini endişeli bir ifadeye bıraktığını görebiliyordum.

Neler olduğunu anlayamadığım için bakışlarımı tekrar Luhana doğru çevirdim. O da herkes gibi ilgiyle alfa ve yanında ki adamı izliyordu.

Alpha BetWhere stories live. Discover now