005

4.7K 354 110
                                    

Olmak ya da olmamak kavramının içine sıkıştığım vakitlerden biriydi. Kafamın içinde ki bir ses evet olmak diyordu, yaşamak için olmak. Büyümek için olmak, görmek için olmak..
Ama çoktan nefes almaktan ümidini kesen tarafım elinde mikrofonla olmamak adına diye bağıra bağıra geziyordu.

Daha fazla acı yaşamamak için olmamak.

İki tarafım bir o kadar benken, aslında benden bağımsız iki farklı birey gibiydi. Sürekli düşünmek, sürekli olmak ya da olmamak kavramında gidip gelmek başımı ağrıtıyordu. Kimseye de sesini kesmesini söyleyemiyordum.

Çünkü çeliştiğim tek kişi bendim.

"Sehun!"

Yixingin sesini arkamda duyduğum vakit adımlarımı hızlandırdım. Elbette ki buradan elimi kolumu sallayarak çıkamayacağımı biliyordum. Fakat kimse bana kaçamayacağımı da söylememişti.

Bu yüzden arkamdan sürekli bana seslenmesine rağmen adımlarımı durdurmadım. Neredeyse herkes yemek salonunda olduğu için etraf oldukça sessizdi. Yalnızca yaptığı işi bırakıp, kafalarını kaldırıp beni izleyen birkaç insan dışında neredeyse yalnızdım. Burayı terk etmek için daha iyi bir zaman bulamayacağımı düşündüm.

Durmadım. Bir saniye olsun arkama bakmadan adımlarımı neredeyse koşar şekilde attım.
Koşarken, kafamın içinde sevdiğim insanların görüntüsü sonu gelmez bir video gibi kendini başa sarıyordu.

Acaba beni çok merak etmişler miydi? Hala beni arıyorlar mıydı?

Belki de çoktan öldüğümü düşünmüşlerdi.

Polislerin okulumda ki çocukları sorguladığını hayal ettim. Tüm bu kötülüğün altında yatan Chanyeolun massumuş gibi ifade verdiği hali gözlerimin önünde şimşeklerin çakmasına sebep oluyordu.

Onu öldürmek istiyordum. Parmaklarımı boğazına sarmak ve yaşadığım her şey için gırtlağını sıkmak istiyordum.

Sert bir cisim bedenime doğru çarpıp yüz üstü yere çakılmama sebep olana kadar intikam planları içinde yüzdüm. Öylesine parmaklarım arasında can veren Chanyeol görüntüsüne dalmıştım ki bana çarpan şeyi görme fırsatım bile olmamıştı.

Başımı topraktan kaldırdım. Ağzıma doğru doluşmuş birkaç toprak parçasını da tükürdüm. Kalkmak için fazlasıyla şaşkın bir vaziyetteydim.

Ayrıca dizlerimde ki henüz sebebini bilmediğim ağrı kalkmak için tereddüt etmeme sebep oluyordu.

Yine de bana çarpan şeyi görmek için yeterince cesaretim vardı.
Gözlüklerimin de neredeyse gözümden düşüp ağzıma doğru kaydığını o vakit fark ettim.

Dünya, ben inleyerek dirseklerimin üzerinde doğrulup, gözlüklerimi düzeltene kadar bulanık bir şekilde dönmeye devam etti. Hala sarsıntı yüzünden belli belirsiz bir şaşkınlık yaşadığından dolayı gözlüğümü düzeltmek konusunda tembel davrandım.
Gözlüğümü takar takmaz önce sonsuz uzunlukta ki ağaçlar netleşti, sonrasına geri kalan her şey bulanıklıktan sıyrıldı.

Güzel bir tablo olarak gözlerimin önünde dünya tekrar canlandı.

Güzeldi. Tabi ben bu tablonun hemen altına karalanmış siyah kurdun hırlayarak bana doğru yaklaştığını görene kadar.

"Hassiktir"

Bedenim kendisini hızla geriye doğru attı. Birden yere çakıldığımdan beri boy gösteren ağrı şimdi bana sinek ısırığı gibi geliyordu. Ayağa kalkamadım. Ayaklarım yardımıyla bedenimi geri geri sürüklüyordum.

Alpha BetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin