029

1.3K 123 44
                                    

Bütün gözlerin üstümde olduğunu biliyordum. Genç, yaşlı, çocuk, Beta, omega. Orada her çeşit, her cins insan vardı. Birbirinden çok farklılardı. Fakat hepsinin yüzünde ki nefret aynıydı. Hepsi benden tiksiniyordu. Buraya hiç ait olmadığımı, hiçbir zaman onlardan biri olamayacağımı bir kez daha tokat gibi yüzüme hepsi tekrar tekrar vuruyordu.

O ana kadar dik bir şekilde durdum. Sorun değildi. Sonuçta buradan gitmek istiyordum. Bir saat öncesine kadar Jongine gideceğimi söylemiyor muydum zaten? En kötü beni sürüden atarlardı. İşime gelirdi. Evet, evet. İşime gelirdi.

Tüm bu düşüncelerle gözlerimden akmak için direnen yaşları geriye doğru ittirdim. Bakışlarım ne kadar Jongini bulmak istesede de kendime izin veremiyordum. Şayet yüzünde en ufak bir hayal kırıklığı varsa dayanamazdım. Bütün hakaretleri, bütün bu bakışları kabul edebiliyordum.

Ama Jonginin en ufak ifadesine yeniliyordum.

"Kendini savunmak için bir şey demeyecek misin Sehun?" Taemin üstüne cübbesini giymiş, bir gün önceden provasını yapmış başarılı bir avukat gibi evin verandasında dikiliyordu. Henüz ellerine veremediğim zaferi çoktan almış gibi bir ifadesi vardı. Keyifliydi. Gülümsüyordu.

Taemin buradan bakınca çok güzeldi. Benden daha güzel. Bu güzelliğin arkasında saklı olan dehşet midemi bulandırıyordu. Derin bir nefes aldım. Kalabalıktan gelen homurdanma sesleri artıyordu. Henüz kendimi aklamak için bir şey dememiştim.

Dememe gerek var mıydı bilmiyorum gerçi, hepsi çoktan benim için bir karar vermişti.

"Ben sadece basit bir insanım." Diyebildim en sonunda. İnsanlığım en sonunda bir işe yaramış gibi hissedebiliyordum. Babasından korkan bir çocuk gibi faniliğime saklanıyor, onun ardından konuşuyordum. "Chanyeol beni buraya getirene kadar bu kurt olaylarından haberim bile yoktu. Sıradan, üniversite okuyan bir insandım. Kimden bahsettiğini bilmiyorum bile."

Kısa bir an için yüzünde ki maskenin parçalandığını gördüm. Ufacık aralanmış aralıktan hafif bir panik belirtisi süzüldü. Fakat bunu bir gülümseme ile gizlemekte sandığımdan daha hızlıydı.

"O zaman şunu açıkla Sehun." Taemin verandanın merdivenlerinden yavaşça inmeye başladı. Her adımında güçlü, gıcırdayan bir ses kalabalığın gürültüsüne karışıyordu. Attığı her adımda ki kini duyabiliyor, tadabiliyor ve neredeyse metalimsi zafere karışmış kokusunu alabiliyordum. "Alfaya bir velihat vermek için hepimiz elimizden geleni yaptık. Ama ya çocuklar doğumda öldü, ya da olan bütün çocuklar beta oldu. İnsanlar hamile kalamaz. Bu kadar kurdun çabasını boşa çıkarıp ona nasıl bir çocuk verdin?"

Kalabalıktan onaylayan bir ses yükseldi. Hepsinin yüzünde ki karmaşa, taeminin her kelimesiyle birlikte azalıyordu.
Bu sorusuna verecek bir cevabım yoktu. Doğrusu erkeklerin tibben hamile kalması imkansızdı. Sonuçta bir erkeğin, bir bebeği taşıyabilecek rahmi yoktu. Diğer yandan bu cümle Jae'yi karnımda taşıdığım, onu doğurduğum, onunla oynadığım, onu beslediğim her anı sahte yapıyordu.
Jae gerçekti. Nefes aldığımı bildiğim kadar onun gerçek olduğunu biliyordum. Benim bebeğim gerçekti.
Onun annesi bir erkek olmama rağmen bendim.

İlk hamile kaldığımı öğrendiğim an bunun kurt spermi hakkında olduğunu düşündüm. Belki de Jonginin genleri fazlasıyla güçlüydü. Belki de vücudum, alfanın isteklerine göre şekillenmişti. Aniden Taemine verecek çok fazla cevabım olduğunu fark ettim. Matematiksel bir şekilde değil ama en azından mantığa uygun bir sürü şey uydurabilirdim.

Yine de o an bu çokta çekici gelmedi. İğneli bir şekilde cevap vermenin arzusu zehirli bir iğne gibi dilimde dolanıyordu.

"Demek ki alfa yatağımda fazlasıyla keyif almış."

Alpha BetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin