018

2.7K 205 36
                                    

Jongin hakkında öğrendiğim bir sürü şeye sahip olduğumu düşünsem de bugün aslında onun hakkında hiçbir şey bilmediğimi fark ettim. Jongin öfkeliydi, bir şeyi iki defa tekrar etmeyi sevmezdi.
Alfalığını kullanıp göğsünü gere gere gezerdi. Bunlar neredeyse herkesin bildiği şeylerdi. İsterdim ki herkesten bir farkım olarak ben en sevdiği yemeği bileyim, yüzünü ne güldürür, cumartesi gecesi izlemek için hangi filmi seçer?

Jonginle bunlara belki de hiçbir zaman sahip olamayacak iki bireyden öteye geçemeyeceğimizi bugün anladım. Ama aynı zamanda hakkında yalnızca sayılı insanların bileceği bir bilgiyi de bugün öğrendim.

Jongin, uykusunda bir melek gibi tebessüm ediyordu.

"Sence de gitmemiz gerekmiyor mu Sehun?"

Baekhyun kollarını göğsünde birleştirmiş tedirgince koltuğa doğru yanaştı. Yüzünde iki saniye önce midesine yumruk yemiş gibi bir ifadeyle koltukta uzanan esmeri izliyordu. Ona hak vermeden edemedim. Eğer ben de bir alfanın kafasına votka şişesiyle vursam kesinlikle ben tedirgin hissetmekten öteye giderdim.

Olumsuz anlamda başımı sallayarak sorusunu cevapladım. Her nasılsa konuşamayacak kadar yorgun hissediyordum ve yaptığım tek şey koltuğun ayak ucunda oturup beklemekti. Daha önce beni bu kadar yoran bir bekleyişle karşı karşıya kaldığımı hatırlamıyordum.

"Hassiktir Sehun." Uzun parmaklarını açık kahve saçlarının arasından geçirdi. Kahve masası ve kapı arasında ki boşlukta gergin bir şekilde volta atarken bana saydırıyordu.

Boğazımı bir çöl kadar kuru hissetmeseydim, Jongin için endişeli olmasaydım, aklım yukarı katta uyuyan bebeğimde dolu olmasaydı belki ben de Baekhyunun homurtularına bir cevap verebilirdim. Yine de sessiz kalmayı yeğleyerek bakışlarımı derin bir sessizlikte uyuyan adama çevirdim.

Böyleyken oldukça masum duruyordu. Hiç kalbimi kırmamış, hiç bana bağırmamış, unutmak istediğim o kötü anıları hiç bana vermemiş gibiydi.

"Uyanınca bize ne yapacağını biliyor musun?"

"Düzeltiyorum. Uyanınca sana ne yapacağını biliyor musun?"

Dediğime yalnızca kıkırdamakla yetindi. Eğlenceden yoksun, keyifsiz gülüşü başımı bir an olsun Jonginden kaldırıp ona bakmama sebep oldu.

"Gitmek istemiyor muydun?" Diye sordu mu sefer. Kıçımı koltuktan kaldırıp onunla gidene kadar kafamı bir şekilde üteleyeceğini biliyordum. Lakin onun bilmediği şey Jongini böylece yalnız bırakamayacağımdı. Elbette gitmek istiyordum. Tüm bu kurt saçmalıklarından ölesiye korkarken bu bana sorulması gereken en son soru bile değildi.

Ama yine de içimde ki bi taraf Jongini bu şekilde bırakmaya el vermemişti.

"Tanrı aşkına Baekhyun. Onu böyle bırakırsam neler olabileceğini düşündün mü? Burada kan kaybından ölebilir."

Ölemezdi.

Yixing'in çatıdan düştükten sonra yarılan kafasının iyileşme hızını düşününce Jonginin ölme düşüncesi kulağa çok absürd geliyordu. Ölemezdi. Bunu Baekhyun da, ben de çok iyi biliyorduk. Lakin aramızda sözsüz bir anlaşma varmış gibi ikimiz de bunun konusunu açmadık.

Baekhyun tedirgince olduğu yerde volta atmaya, ben de koltuğun ayak ucunda oturmaya devam ettim. Dürüst olmak gerekirse Jongin bir kütük kadar sağlamdı. Kalın kafalının teki olduğu için kafasında kırılan şişe ufak bir şişlikten öteye geçmemişti.

Başta bunu yadırgayıp, kafasında kanayan bir yer var mı diye baksam da sonra kurt saçmalıkları hakkında olduğunu düşünüp boşvermiştim.

Alpha BetWhere stories live. Discover now