3.BÖLÜM

6.7K 845 255
                                    

  Gözlerini hâlâ karşısında kendisine sorgulayıcı bakışlar atan adama dikti Seungmin. "Nesin sen?"
Şaşkınlıktan başka ne diyeceğini bilmiyordu. Birinin 14 yıl boyunca hiç değişmemesi mümkün müydü? Ya da ona bu kadar benzeyen başka birinin olması?
   "Afedersiniz, neyi kastettiğinizi anlayamadım."
Chan'ın kendisine sorduğu soruyla derin bir nefes aldı. Kendisi bile neyi kastettiğini bilmiyordu. Gözleriyle dikkatlice yüzünü incelemeye devam etti. Koyu kahverengi saçları, üzerine tam oturmuş siyah takımı ve göz alıcı makyajıyla çok yakışıklı görünüyordu.

   Chan ise bundan rahatsız olmuş, konuşarak bunu belli etme ihtiyacı hissetmişti

К сожалению, это изображение не соответствует нашим правилам. Чтобы продолжить публикацию, пожалуйста, удалите изображение или загрузите другое.

   Chan ise bundan rahatsız olmuş, konuşarak bunu belli etme ihtiyacı hissetmişti. "Sizi tanımıyorum ve sorduğunuz soru çok rahatsız ediciydi. Ne demek istiyorsanız daha açıkça söyler misiniz lütfen?"
   "B-Ben..." sadece bu çıkmıştı Seungmin'in ağzından. Ortamdaki garip havayı fark eden Heechul bunu bozmak için araya girdi.
"Sen Minho'nun kardeşi Seungmin değil misin? Minho bugün bize katılamayacağını söylediğinde çok üzülmüştüm"

"Ah... evet onun kardeşiyim. O da size gelemediği için çok üzgün olduğunu söylememi istemişti."
Seungmin kısık çıkan sesiyle mırıldanmıştı.

"Hyung, bizim gitmemiz lazım artık. Daha sonra görüşürüz"
"Tekrar tebrikler hyung"

"Dur!" Aniden bağırışıyla karşısındaki 6 kişi tekrar gence döndü. Hepsi garip garip ona bakarken Seungmin sadece Bang Chan'a bakıyordu. "Sizinle biraz konuşabilir miyiz?"

"Tamam"  Chan arka tarafa doğru yürümeye başladığında hızlı adımlarla onu takip etti.

Diğerlerinden çok da fazla uzaklaşmamışlardı ama sadece ikisinin olduğu bir yerdelerdi şu an.
'Ne söyleyeceksen söyle artık' dermiş gibi tek kaşını kaldırmış Seungmin'e bakıyordu Chan.
Seungmin ise ne söyleyeceğini gerçekten bilmiyordu. 'Hey sen 14 yıl önce beni kurtaran adamsın değil mi?' falan mı demeliydi?

Derin bir nefes aldı önce. "Sizi çok uzun zaman önce gördüğüm birine benzettim. Hatta bir an onun siz olduğunu sandım ve biraz kaba bir soru sordum, özür dilerim."

Chan başını hafifçe salladı. "Tamam, sorun değil."
Bir yandan da içinden karşısındaki gencin hatırladığı o çocuk olup olamayacağını düşünüyordu.

"Onun da mı adı Chan'dı?"

"Evet" dedi Seungmin. Hatırladığı yüz ve karşısındaki yüz tamamıyla aynıydı. İnsanlar birbirine benzerdi ama hiç kimsenin birbirine bu kadar çok benzeyemeyeceğini biliyordu. Bu yüzden onun Bang Chan olduğuna emindi. Asıl soru nasıl hiç değişmemesi ya da yaşlanmamasıydı. İçine dolan merak duygusu tüm bedenini esir alırken yüzüne samimi olduğunu düşündüğü bir gülümseme yerleştirdi.

"Sizinle daha sonra da görüşmek isterim."
Bu işin peşini bırakmaya niyeti yoktu.

Bang Chan küçük olanın teklifine biraz şaşırsa da bozuntuya vermedi. Onun da emin olması gereken şeyler vardı. Bu yüzden çok fazla düşünmeden kabul etti.
"Neden olmasın?"

"Uh... kartınızı ya da telefon numaranızı alabilir miyim o zaman?"

"Peki, ben önce sizin adınızı öğrenebilir miyim?"

Yüzüne nazik bir gülümseme yerleştirmişti. "Adım Seungmin"

Duyduğu isimle kafasında şimşekler çakmaya başlayan Chan bu karşılaşmalarının iyi mi yoksa kötü mü olduğunu sorguladı. Karşısındaki genç ormanlık alandaki o izbe kulübeden kurtardığı çocuk olmalıydı, üstelik kendisini hatırlıyordu.
Bir an bir daha birbirlerini göremeseler ikisi için de daha iyi olacağını hissetti ancak yine de Seungmin'in ona uzattığı telefonu alıp numarasını girdi. Kadere inanırdı ve bu çocukla karşılaşmalarının basit bir tesadüf değil kaderin bir planı olabileceğini düşünmüştü.
Seungmin numarayı kaydedip Chan'ı aradığında Chan da onu kaydetti.

Kısa bir vedalaşma faslından sonra ikisi de oradan ayrılmıştı.

   Hafif atıştıran yağmur eşliğinde arabasına bindi Seungmin. Bu gün olanları gözden geçirdi kafasında. Düşünceleri karmakarışıktı, akıl sır erdiremiyordu bu duruma. Bu güne kadar, eğer Chan'ı bulabilirse onun kırklı yaşlarının başında muhtemelen evli bir adam olacağını düşünmüştü. Bu da neydi şimdi?
Birden aklına daha önce duyduğu şehir efsaneleri geldi. 9 kuyruklu tilki ya da vampir gibi bazı doğa üstü yaratıklar çok yavaş yaşlanarak çok uzun süre yaşayabilirlerdi. Eskiden böyle tür şeylere inanmayı bırakın üzerine düşünmemişti bile. Şimdi ise 'acaba..?' demekten alamıyordu kendini.
Bu adamın sırrını çözecekti, başına neler gelebileceğinden habersiz söz verdi kendi kendine.

Biraz kısa oldu ama daha fazla uzatmak istemedim.

Fotoğrafları okurken gözünüzde daha iyi canlansınlar diye koyuyorum, sizce koymaya devam etmeli miyim yoksa koymamalı mıyım?

Son olarak, çok saçmalamıyorum değil mi?

You Are || ChanMinМесто, где живут истории. Откройте их для себя