15.BÖLÜM

3.8K 556 221
                                    

Önceki Bölüm Hatırlatması;
Seungmin yavru bir kedi gibi başını Chan'ın boynuna sürtmüş. Rahat bir pozisyon bulduğunda uykuya dalması uzun sürmemişti. Chan tüm gece küçüğünün rahatsız olmaması için hareket etmemiş, Seungmin'i izlerken sabaha doğru uykuya yenik düşmüştü.
————————

   Seungmin yüzünü altındaki yumuşak şeye sürterken burnuna dolan güzel kokuyla gözlerini açtı. Başını kaldırdığında hafifçe boynunun tutulduğunu hissetmiş, bu yüzden yüzünü buruşturmuştu. Hâlâ Chan'ın kucağında oturduğunu fark ettiğinde tüm gece böyle uyuduğunu anladı. Chan başını geriye atıp koltuğa yaslamış, uyumaya devam ediyordu. Son zamanlarda hafifçe uzamaya başlamış siyah saçları alnını açıkta bırakarak arkaya düşmüş, yer yer dağılmıştı. Uyandırmaya çekinerek küçük dokunuşlarla Bang Chan'ın saçını düzeltti Seungmin. Bininci kez içinden ne kadar yakışıklı olduğunu geçirmişti.
Fırsattan istifade yüzünü incelemek istiyordu ancak onun yüzünden Chan'ın her tarafı tutulmuş olmalıydı.

Kucağından kalkmaya yeltendiğinde Chan Seungmin'in kolunu tutup tekrar kucağına çekmiş kollarını etrafına sararken uyku akan sesiyle "Günaydın." diye mırıldanmıştı.

"Günaydın" dedi Seungmin. "Beni bırakabilirsin artık. Belin tutulmadı mı?"

"Sanırım tutuldu." Gözlerini açıp masum olduğunu düşündüğü bir şekilde gülümsedi.
"Ama böyle çok rahatım"

Seungmin onun ne yaptığını, ne hissettiğini anlayamıyordu. Chan'ın davranışları kafasını karıştırıyordu.

"Ben kahvaltılık bir şeyler hazırlayayım. Senin ihtiyacın yok ama benim karnım her an guruldamaya başlayabilir."
Hızlı bir şekilde ayağa kalktı, Chan'a kısa bir bakış atıp mutfağa ilerledi.

Chan onun gidişini izledikten sonra yerinde gerindi ve ayağa kalktı. Gerçekten her yeri tutulmuştu.

Kahvaltı faslından sonra biraz dışarıda dolaşmayı kararlaştırmışlardı. Seungmin dün giydiği hırkayı sırtına alıp ayakkabısını giydikten sonra dışarıda onu bekleyen Chan'ın yanına gitti.

Senkronize adımlarla yürümeye başladıklarında "Minho hyungun şu ana kadar hiç aramaması çok garip." diye mırıldandı.

Chan omuz silkti. "Belki de seni sıkmak istemiyordur"

Ve koca bir sessizlik... Biraz daha yürüdükten sonra Chan olduğu yerde durup Seungmin'e baktı.

"Beslenmem gerekiyor. Birkaç dakika sürer, bekleyebilir misin?" Evden çok uzaklaşmamış olmaları iyiydi.

"Tamam burada beklerim seni."

Chan'ın hızla göz önünden kaybolmasının üzerinden dakikalar geçmişti. 'Şimdiye kadar gelmesi gerekmiyor muydu?' diye düşündü Seungmin. Huzursuz hissetmeye başlamıştı.
Koşarcasına ilerleyen adımlarını dağ evine çevirdi.

Eve girdi, salonu geçti. "Hyung, bir şey mi oldu? Sen gelmeyince merak ettim."
Bir cevabı bırakın civarda hiçbir sesin duyulmaması tüylerini ürpertmişti.

Chan'ın odasını buldu, kapalı kapıyı hışımla açtığında yerde karnını tutarak boylu boyuna uzanan vampiri gördü. Gözleri kapanmış, bir eli yanına düşmüş hareketsizce yatıyordu.

"Hyung! Ne oldu sana?!" Chan'dan çıt çıkmadığında karnının korkuyla kasıldığını hissetti Seungmin. Yananına oturup yanaklarını avuçlarının içine aldı, ona seslenmeye devam etti.

Hiçbir tepki yoktu. Gözlerindeki yaşların süzülmemesi için kendini sıkıyordu. Titreyen eliyle Bang Chan'ın saçlarını okşadı. "Ne olur bir şey söyle..."

Sonunda istediği oldu, Chan'ın dudaklarının arasından kısık bir mırıldanma kaçtı. "Kan..."

Seungmin anında bakışlarını çok da büyük olmayan odada gezdirdi Chan'ın kan torbalarından birini bulmak amacıyla. Hiçbir şey göremediğinde Chan'ın kafasını nazikçe yere bırakıp ayağa kalktı, çekmeceleri ve dolapları karıştırmaya başladı. Son olarak duvara yaslanmış çantaya baktı ama hiçbir şey bulamadı.

Ne yapacaktı? Ne yapmalıydı?

Chan'ın zaten bembeyaz olan yüzü hayaletleri aratmıyordu şimdi. Gerginlik ve korkudan başı dönmeye başlamıştı. Daha fazla düşünmedi. Az önce karıştırdığı çekmecelerden birinde bulduğu makası aldı ve işaret parmağında uzun bir kesik açtı. Acı anında bedenini işgal etmişti ancak şimdi bunu düşünecek, kendini umursamayacak zamanda değildi.

Genç vampirin yanında dizleri üzerine oturup parmağından akan kanı onun dudaklarıyla buluşturdu. Biraz olsun kendisine gelmesi için yeterli olmasını umuyordu.

Koyu kırmızı kanın boyadığı dudaklar daha fazlasını istediğini belirtircesine aralandı. O sırada Chan'ın da gözleri açılmış, baygın bakışları sevdiğinin bakışlarıyla buluşmuştu.

Chan gözlerini açtığında sevinçten çığlık atmak istedi Seungmin. Gözündeki yaşlara rağmen yüzünde büyük bir gülümseme oluşurken Chan'a sırtından destek olarak oturur pozisyona getirtmeye çalıştı. Parmağındaki kanın yeterli olmayacağını biliyordu.

Chan'ı yüzü ona dönük olacak şekilde kucağına çekti. Boynunu yana yatırıp ona baktı. "Çabuk ol!"

Chan onun neyi kastettiğini anlamıştı. Güçsüzce "yapamam" dedi. Önünde onun için açılmış beyaz boyna dişlerini geçirmeyi her şeyden çok istiyordu ama yapamazdı. Seungmin'e zarar veremezdi.

"Saçmalama Chan!" Kendini ona daha çok yaklaştırdı ve gözlerinin içine baktı. "Yapmak zorundasın"

"Seungmin mühür-"

Seungmin onun konuşmasına izin vermedi. "Biliyorum. Ama başka çaremiz yok, ölecekmiş gibi görünüyorsun. Yap artık şunu!"

Chan içindeki dürtüye daha fazla engel olamadı. Uzamış köpek dişlerini Seungmin'in boynuna geçirmeden ve kendini ona mühürlemeden önce "çok canını yakarsam bağır ve beni it" diye mırıldandı.

Kanının çekildiğini hissederken Seungmin'in canı çok yanıyordu. Bağırmamaya, bedenindeki kıvrandırıcı hisse karşı koymaya çalışarak dudaklarını dişledi. Gözlerini sıktı.

Yinede onun güçsüz vücudu damarlarında dolaşan acıyla savaşmak için yetersizdi. Sıktığı gözlerinin gevşemesi, dişlerinin dudaklarını serbest bırakması ve bedeninin dayanamadığını belirtip bilincini kapatması uzun sürmedi.

Sinsi bir gülüş duyuldu rüzgarın uğultuları arasında. "Aptallar" diye mırıldandı küçümseyici bir ses tonuyla. "Aptal insan... kendini ölüme sunduğunun farkında değil misin?" Soğuk bakışlarına küçük bir sırıtma eşlik etti. "Aptal kardeşim... kendi oluşturduğun zayıflığınla kendi sonunu hazırladın."


Okuyorsanız oy verin lütfen~

You Are || ChanMinOù les histoires vivent. Découvrez maintenant