26.BÖLÜM

2.8K 431 333
                                    

Hiç yorum olmamasını bölümün sevilmemesi e mi yoksa soluksuz okunmasına mı bağlamalıyım?

   Gergin bir akşam yemeğinin ardından salona geçen aile ve Bang Chan havadan sudan sohbetlerle zaman geçirmeye çalışıyordu. Seungmin öğlen annesine söylediklerinin arkasındaydı ama içindeki reddedilme korkusundan da kurtulamıyordu. Bir an olsun yanından ayrılmayan eşinin küçük dokunuşlarını ve kısa göz temaslarını hissetmek onu daha iyi yaparken boğazını temizleyerek tüm gözlerin kendisine dönmesine ve salonda rahatsız edici bir sessizlik oluşmasına neden oldu. Annesi ve Minho her an kendisini destekleyeceklerini bakışlarından belli ediyordu. Ayrıca belki Seungmin'den sonra Minho da bir erkekle ilişkisi olduğunu söylerdi, kim bilir?

"Sana söylemek istediğim bir şey var baba."

Babası 'tabi' dercesine başını salladı. Oğlundaki ciddiyeti fark etmişti. Bir yemekten önce tanıştığı adamda bir de oğlunda gezdirdi bakışlarını.

Seungmin Chan'ın elini tuttu önce, parmaklarını birbirine kenetledi. "Bang Chan ile sevgiliyiz, ilişkimizi kabul etmeni umuyorum."

Orta yaşlı adamın bakışlarında önce şaşkınlık sonra da küçümseyici bir ifade oluştu. Yıllardır hiçbir şeyini eksik etmeden büyüttüğü oğlunun ibnenin teki olduğunu öğrenmesi sinirlerini ayağa kaldırmıştı. Kalın sesi beklenen cümlelerle doldurdu odayı. "Böyle bir ilişkiyi kabul etmem mümkün değil Seungmin. Bir an önce ayrılmanız ikiniz için de en iyisi olur."

Seungmin'den önce annesi konuştu. "Eğer çocuklara karışırsan karşında beni bulursun Joonhyuk."

"O benim oğlum Seohyun, onu ben büyüttüm. Nasıl karışmamayım?"

"Bu onun kendi hayatı, nasıl mutlu olacaksa öyle yaşamaya hakkı var."

Anne ve baba ayağa kalkıp karşı karşıya gelmiş, farkında olmadan sesleri yükselmişti. Joonhyuk karısına aldırmadan Seungmin'e döndü. "Kimsenin oğlumun ibne olduğunu öğrenmesine izin veremem. Ya o adamdan ayrıl ya da evimden defol!"

Seungmin'de onlar gibi oturduğu yerde ayağa kalktı. Babasından böyle sözler duymak her ne kadar kalbine acı bir sızı yaysada güçlü görünüyordu, görünmeliydi. "İstediğin buysa bu eve bir daha adımımı atmayacağıma emin olabilirsin."

"Sen, ne-" Adam şaşkınlıkla oğluna yöneldi. "Kredi kartlarının hepsini iptal ettiririm, bir daha para alamazsın benden. Böyle yaşayabilecek misin?"

"Böyle yaşayan bir sürü insan var zaten. Kendi ayaklarım üzerinde durabilirim, parana ihtiyacım yok."

Joonhyuk iyice sinirlenirken Seungmin ile arasındaki mesafeyi azalttı. Chan koruma içgüdüsüyle eşinin önüne geçtiğinde Minho da arkasından tutarak babasını durdurdu. "Benimde bir erkekle ilişkim var. Seungmin giderse ben de giderim baba."

"İnanamıyorum size, ben sizi böyle mi yetiştirdim? Biri aklınızı çeldi değil mi?" Joonhyuk sinirli bakışlarını Bang Chan'a doğrulttu bu sefer. "Oğlumdan uzak dur, onun aklını bulandırmaya çalışma."

"Kimse benim aklımı bulandırmıyor. Onu seviyorum!" Seungmin sonunda dayanamayıp bağırdığında annesi de yanına gelip boştaki elini tuttu. Oğlunu sırf birini çok seviyor diye aşağılanırken görmek canını acıtıyordu. Seungmin'in elini gitmesine izin vermediğini belli edercesine sıkıca tutarken taşan sabrıyla kocasına döndü. "Sınırını aşıyorsun Kim Joonhyuk."

"Onlar sınırlarını aşıyor asıl. İğrenç ibneler! Evimden defol Seungmin ve sen hiçbir yere gitmiyorsun Minho. Şirketi bırakmana asla izin vermem."

Seungmin son kez babasının gözlerinin içine baktı, ilk defa gördüğü soğuk bakışlar bedeninin her zerresini doldurmuştu. Madem yönelimi yüzünden evde istenmiyordu, burada daha fazla duramazdı. Asla bırakmamaya yemin ettiği sevgilisinin elini çekerek hızlı adımlarla ayrıldı evden. Bir daha döner miydi, babasının düşünceleri değişir miydi, Minho ne olacaktı hiç bilmiyordu.

Evden uzaklaştıklarında Chan eşini durdurup kendine çekti ve sıkıca sarıldı. İkisininde -özellikle Seungmin'in- buna çok ihtiyacı vardı. Dakikalarca hiçbir şey yapmadılar, konuşmadılar, sadece öyle kalıp birbirlerine tutundular. Önce Chan geri çekilip meleğinin yanaklarını avuçlarının içine aldı, alnına küçük bir öpücük bıraktı. "İyi olacak mısın?"

Fiziksel değil tamamen mental bir yorgunlukla gülümsedi Seungmin. "Olacağım. Yanımda sen varsın çünkü."

İkili Bang Chan'ın evine geçmiş, kıyafetlerini değiştirip salona oturmuşlardı. Başını Chan'ın kucağına koymuş Seungmin kapalı gözlerini açıp sessizce saçlarını okşayan eşine baktı. "Minho hyung ne yapacak?"

"Onun için endişelenme, elbet işi seninkinden zor olacak ama ne olursa olsun iyi olacağına eminim. O da Jisung'u asla bırakmayacaktır."

Tekrar gözlerini kapatıp onaylar biçimde başını salladı Seungmin. Ailesinden kovulmak, babasından hakaretler duymak elbette ki içinde bir yerleri çok kırmıştı ancak pişman değildi. Onu olduğu gibi kabul etmeyen insanlardan uzak durmak kendine yaptığı en büyük iyilik olabilirdi.

"Yapmak istediğin bir şey var mı?" diye sordu Chan. Onun için yine Seungmin'in moralini yerine getirmek en önemli göreviydi.

Küçük olan tekrar eşine bakıp dudaklarını büzdü. "Bir şeyler pişirmede iyi misin?"

Chan gergince gülümsedi. "Ah... daha önce yumurta bile çırpmadığımı söylesem?"

"O kadar da değildir!" Seungmin yerinde doğrulup tüm ilgisini Chan'a yönelterek cevapladı onu. Anlaşılan baya işi vardı eşiyle.

"Ciddiyim. Bir sürü çalışma alanı var, neden kafe işlettiğimi söyledin ki?"

"Aklıma gelen ilk şey oydu, ne yapayım?"

"Ya annen bir gün gerçekten olmayan kafemi ziyaret etmek isterse?"

"Benim bir fikrim var." dedi Seungmin. "Para kaynaklarım kesildiğine göre belki gerçekten birlikte bir kafe açabiliriz. Zamanla öğrenirsin pişirmeyi, ben de fena sayılmam."

"Çok güzel olur sevgilim."

Seungmin yerinden fırlayıp elinden tutarak Chan'ı da kaldırdı koltuktan. "Mutfağa gidelim, sana en azından bir iki şey öğretmeliyim."

"Ne yapacağız?"

"Yapımı kolay bir çikolatalı kekten başlayalım önce."

Mutfağa girdiklerinde Seungmin gerekli malzemeleri dolaplardan çıkarıp tezgahın üzerine dizdi. "Önce iki yumurtayı kırıp şekerle karıştıracağız." Önündeki kaseyi önlüğünün iplerini bağlayan Chan'a uzattı. "Yap hadi."

Bang Chan onun talimatlarıyla dediklerini yaparken Seungmin gülerek eşini seyrediyordu. Yumurta ve şekeri onlarla savaşır gibi çırpmaya çalışması görülmeye değerdi. Sonunda eşinin cebelleşmelerine dayanamayıp kaseyi elinden aldı, nasıl çırpıldığını doğru düzgün anlatmaya başladı.

Chan'a göre saatler süren bir uğraş sonrasında keki fırına koyabildiklerinde birbirine katılmış mutfağa bakarak iç çekiyordu Seungmin. Daha çok işleri vardı anlaşılan. Kollarını sıvayıp eşine döndü.

Oy vermeyi unutmayın lütfen~

You Are || ChanMinWhere stories live. Discover now