14.BÖLÜM

4.1K 569 281
                                    

   Changbin "Biz buradaki işleri halledeceğiz, sen Seungmin ile konuş sadece." dediğinde başını salladı Chan.

Yaptıkları plan hâlâ Minho'nun aklına yatmamış gibiydi. "Sen de vampirler arasından abine karşı müttefik toplayacaksın ve böylece olası bir isyanda daha güçlü olacaksın tamam ama Seungmin ile beraber olmanızın tek yolu onu kendine mühürlemen mi gerçekten? Başka bir çözüm bulamaz mısın?"

"Eğer onu kendine mühürlerse abim ve Seungmin'in ikisinden biri ölene kadar bir daha ayrılması mümkün değil Minho, istediğimiz de ayrılmamaları değil mi zaten?"

"İkisinden birinin ölmesinden bahsediyorsun Jisung! Bunun ne kadar tehlikeli olduğunun farkında değil misiniz?"

Hyunjin de ona katıldı. "Aslında Minho haklı, Seungmin ile mühürlendiğinizde Kwangsoo'nun kazanmak için Seungmin'i senden uzaklaştırması yeterli hyung."

"Peki ne yapmamı öneriyorsunuz?"

"Şimdilik sadece güvenilir müttefikler topladığımızdan emin olalım" dedi Changbin.

Minho işaret parmağını tehditkar bir şekilde Chan'a doğru salladı. "Ve Seungmin ile konuş artık, onu senin yüzünden üzgün görmek sinirlerimi bozuyor."
———-

"Somurtma artık Min. Burası sana çok iyi gelecek, eminim."

"Hyung gerçekten canım istemiyor"

"Bana güven ve iki gün burada kal. Döndüğünde bana teşekkür edeceksin" diyip gülümsedi Minho. Direksiyonu sağa kırdı ve biraz daha ilerledikten sonra bir dağ evinin önünde durdurdu arabayı.

Tekrar Seungmin'e döndü. "Görüşürüz güzelim"

Seungmin ona gülümsedi. "Görüşürüz hyung, seni seviyorum."

O emniyet kemerini çıkarıp inerken Minho da arkasından "ben de seni seviyorum. Kendine dikkat et!" dedi.

Seungmin küçük valizini arka koltuktan alıp eve doğru ilerledi. Elindeki anahtarla kapıyı açıp içeri girdi, direkt odasına yöneldi. Valizi bir kenara bırakıp yatağa attı kendini. Üzerindeki bir çift gözden habersiz bacaklarını kendine çekip cenin pozisyonu aldı. Bir süre bardaki geceden sonra aradan geçen bir haftayı düşündü. Bir haftadır Chan'ı hiç görmemiş, konuşmamış ya da ondan haber almamıştı. Çok boş hissediyordu bu yüzden. Yine keşkelere boğdu kendini. 'Keşke o gece hemen bardan çıkmasaydım, Chan'a bize katılmasını teklif etseydim. Belki şimdi onu bu kadar çok özlemezdim'

Sonunda kalkıp biraz dışarıyı gezme kararı aldığı için serin havadan dolayı üzerine bir hırka aldı ve dışarı çıktı. Yüzüne vuran rüzgar tüm bedeninin baştan aşağı titremesine yol açıyor, kızarmaya başlamış parmaklarını cebine koyarak soğuktan korumaya çalışıyordu. Sonsuz gibi görünen yeşilliğin arasında yavaş adımlarla yürüyordu. Arkasında bir tıkırtı duyduğunda umursamadı, herhangi bir hayvan ya da rüzgar yüzünden uçuşan bir şey olabilirdi.
Evden uzaklaştığını fark etti ancak geri dönmek yerine biraz ileride gördüğü göle ilerledi. Kıyafetlerinin kirlenmesini önemsemeden çimenlerin üzerine oturup sakin bir şekilde akan gölü izlemeye başladı. Ta ki arkasında bir ses duyana kadar.

"Kalk artık, üşüteceksin"

Kulaklarını dolduran yumuşak sesi o kadar özlemişti ki gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. Gözlerini kırpıştırdı, başını çevirip arkaya baktı. Lanet olsun... hep bu kadar yakışıklı olmak zorunda mıydı?

"Neden buradasın?"

Chan ayağa kalkması için elini uzattı ona. "Sence de çok uzun süre ayrı kalmadık mı?"

You Are || ChanMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin