dört

2.6K 146 122
                                    



Draco Malfoy, onu son gördüğümden çok daha uzundu.

Tren koridorunun tam ortasında durmuş, oradan geçmek isteyenleri umursamadan arkadaşlarıyla konuşuyordu. Başka bir gün olsa, onu sinirlendirmek için söyleyecek bir şeyim olurdu. Ama bugün okulun ilk günüydü ve ben bugünü tamamen olumlu ve eğlenceli bir şekilde geçirmeyi tercih etmiştim. Bu yüzden yanından fark edilmeden gizlice geçtim.

Onu son görmemin üzerinden sadece üç ay geçmesine rağmen şimdi çok daha büyümüş görünüyordu; çene kemiği daha belirginleşmiş, iskelet yapısı artık daha erkeksi görünüyordu. Artık saçı daha uzundu ve alnına düşüyordu. Platin renginde saçları hafifçe kaşlarını kapatıyordu. Bunun mümkün olduğunu düşünmüyordum ama tüm bu farklılıkların yanında aynı zamanda daha bencil ve egoist bir tavırla duruyor, ve her zamankinden daha kibirli bakıyordu.

Bu tamda Draco Malfoy'dan nefret edenlerin ihtiyacı olan şeydi - onun daha da yakışıklı görünmeye başlaması.

Değişmeyen tek şey solgun ten rengiydi. Yaz boyunca bronzlaştım, çillerim ortaya çıkmaya başladı ve saçımın rengi açıldı ama Draco, sanki hiç günışığı görmemiş gibiydi. Solgun teni onu neredeyse bir melek gibi gösteriyordu ama, gözleri sert bir ifade takınmıştı. Bu şeytan için bir uyarı mıydı?

Sanmıyorum. Bence Draco Malfoy'da herkese göstermeye alışık olduğu tarafından çok daha fazlası vardı. Şuan olduğu kişi ile birlikte, onun standartları, insanların ise ondan beklentileri vardı. Tanrı, onu duygusallaşmış ve nazik görenleri korusun.

Bunca söylediğim şeye rağmen Draco Malfoy gerçekten umrumda değil. Yemin ederim.

Arkamdan gelen kızgın bağırışlar ve itişip kakışmalar koridorun ortasında durup kaldığımı fark etmeme sebep oldu. Onca kalabalığın içinde adım atacak yer bulmaya çalışarak tekrar ilerlemeye başladım, fakat kendi bavulum önümü kapadı ve ne olduğunu anlamadan ona takılıp yere düştüm.

Başımı hafifçe yukarı kaldırdığımda önümde Draco'nun ayakkabılarını gördüm. Dizlerimin üzerinde, önümde duran ayaklarına bakıyordum.

Draco'nun beni aşağılamasına kendimi hazırlayarak yutkundum ve dişlerimi gıcırdatmaya başladım. Bu harika, gerçekten harika. Kan yüzüme hücum ederken beceriksizce ayağı kalktım ve çantamı kaptım.

Draco'ya baktığımda yüzündeki sırıtma gayet net bir şekilde görünüyordu. "Young bana aşık olduğunu biliyorum, ama ayağıma kapanıp bana tapmana hiç gerek yoktu." Yanındaki arkadaşlarına sertçe bir bakış attığımda onlar kıs kıs gülmeye başlamıştı bile.

"Malfoy, kendini beğenmiş bir aptal olduğunu biliyorum ama bunu gözüme sokmak zorunda değildin." Ona olabildiğince tatlı bir şekilde gülümseyerek yanından geçmeye çalıştım.

Draco kolunu adımımı attığım yöne doğru uzatıp önümü kapattı ve ben fark etmeden doğruca koluna çarptım. Etrafımızdaki insanlar şimdi itişerek geçmeye çalışıyordu ve bu sadece benim Draco'ya yakınlaşmamı sağladı. Draco hiç bir şekilde kaçınmıyor, olduğu yerde duruyordu. "Bir şey unutmuyor musun?"

Bavulumu almadan yürümeye çalıştığımı fark edince içten içe sızlandım. Yanaklarımın hissettiğim kadar kırmızı görünmediğini umarak "Hatırlatman ne kadar da centilmence." diye cevapladım.

Gülle gibi valizimi çekiştirmek Draco'nun bakışları altında daha da zordu. Ne zaman düşecek gibi olsam gülerek, beni koridorun sonuna kadar takip etmeye başladı. "Gururundan yardım isteyememen ne kadar yazık." dedi, bir kompartıman camına yaslanarak. Daha sonra bana yetişmek için ileri doğru ilerledi ve tekrar cama yaslandı.

dear draco // Türkçe ÇeviriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin