On altı

1.4K 121 75
                                    



Bana geri dönmeni nasıl sağlayabilirim?

-

ÜÇ AY SONRA

-

9 ¾ platformuna ulaştığımda her yer aylardır hissetmediğim bir coşkuyla dolup taşıyordu. Kıpkırmızı görünen tren, platformun ortasında parıldıyordu ve heyecanlı bir şekilde sohbet eden insanlar, etraftaki soğuk Eylül havasını dolduruyordu. Öğrenciler, ailelerini aceleyle kucaklıyordu ve parmak uçlarında durarak, arkadaşlarını bulmak için çaresizce kalabalığı arıyorlardı. Ama ben sadece bir kişiyi görmeyi umuyordum: Draco Malfoy'u.

Üç ay önce Umbridge'in ofisinde bağırarak bana ihanet eden Draco. Arkadaşlarım sayesinde babası Azkaban'a kapatılan Draco. Tüm yaz boyunca tek bir mektubuma bile cevap vermeyen Draco.

Onu bulmak için tüm platformu taradıktan sonra iç çektim ve aileme döndüm. Çantamı omzuma doğru çekiştirdim. Onu daha sonra bulmam gerekecekti.

"Isobel." dedi babam ve, ses tonundan ne söyleyeceğini anladım. "Bunu sadece sana son bir kez daha söyleyeceğim. Lütfen şu Malfoy'dan uzak dur. O kötü biri, bunu biliyorsun."

Bir iç çektim. "Bunu bana kaç kere söyledin baba." diye cevap verdim. Bir şekilde tüm yaz boyunca Draco'dan hiçbir haber almadığımı söylememeyi başardım. "Onunla hiç tanışmadın, değil mi? Hey, en azından Lucius'la çıkmıyorum."

Babam kıkırdadı, annem ise gözlerini büyüterek bana baktı. "Bu komik değildi, Isobel."

"Sadece bir şakaydı, Maggie." dedi babam gülümseyerek. "Gerçi," diyerek konuşmaya devam etti. "Eğer böyle bir şey gerçekten olursa, yalvarıyorum bize söyleme."

Bir anda bir kahkaha patlattım. "Kafana takma." İstemeden, gözlerim sürü gibi etrafta dolaşan insanlara takıldı. Nerede bu? "Hayatta erkeklerden daha önemli şeyler var, neyse."

"Alınmalı mıyım?" dedi babam ama yüzündeki gülümseme her zamankinden daha da büyüktü.

Annem omzumdaki fermuarı açılmış çantayı toparladı ve bavulumu kontrol etti. "Her şeyi aldığına emin misin?"

"Evet, anne."

Endişeli bir şekilde saati kontrol etti. Böyle günlerde stresli olması normaldi ama bugün ekstra stresli görünüyordu. Bunun Draco ile bir ilgisi olup olmadığını merak ettim. "Neredeyse on bir oluyor." dedi. "Artık trene binmelisin."

Ona sıkıca sarıldım. "Sizi özleyeceğim. Sizi seviyorum."

"Biz daha çok özleyeceğiz." dedi babam, ona sarılırken. "Ev sensiz çok sessiz." dedi suratını asarak. "Ben ciddiyim, Isobel. Bu yıl o çocukla takılmanı istemiyorum, tamam mı? Bu senin kendi tercihin ve biz seni durduramayız. Seni hiçbir şey için engellemek istemeyiz, ama-"

"Ama, işte yine bu konuşmayı yapıyoruz." dedim geri çekilerek. Sesim o kadar soğuk çıkmıştı ki, ben bile şaşırdım. "Kendi başımın çaresine bakabilecek kadar büyüdüm baba, ama tavsiyelerin için teşekkürler."

"Isobel-"

"Boşver." dedim ve gözlerimden belli olan kırgınlığımı saklamak için arkamı döndüm. "Noel'de görüşürüz."

Beni yakalamalarına izin vermeden hızlıca trene doğru ilerlemeye başladım. Tek başıma koridorda ilerlemeye çalışırken, etraftaki öğrencilerin çığlıkları ve ailelerini kucaklamak için sarf ettikleri çabaları canımı daha da sıkkın hissetmeme neden oluyordu. Ama aradığım kompartımanı bulmam sadece birkaç dakika sürmüştü.

dear draco // Türkçe ÇeviriWhere stories live. Discover now