on

1.9K 142 194
                                    



Bir hafta sonra kendimi, tekrar -Ginny'nin Draco'yu bana bakarken yakaladığı yerde- kütüphanede buldum. Ginny bu sefer yanımda oturuyordu ama benim, Ginny'nin, Draco'nun dikkatle beni izlediğini söylemesine ihtiyacım yoktu. Kitaplarının, önünde kapalı bir şekilde gelişi güzel durduğu masaya bacaklarını atmıştı. Geçtiğimiz hafta boyunca Draco, bana aşırı iyi davranmak için gittikçe yoldan çıkıyor, öğrenci temsilciliğini kötüye kullanıyor, ve benim de ona iyi davranmam için daha fazla zaman harcıyordu, hatta derste bana utanmadan saatlerce baktığı bile oluyordu. Bir şekilde, Draco, benim aklımda da daha fazla bulunmaya başlamıştı.

Ginny meraklı bir şekilde benim baktığım yere doğru baktı. "Yine mi Malfoy?" diyerek homurdandı. "Gerçekten seninle kafayı bozmuş."

Kafamı salladım ve yüksek sesle bir iç çekerek ders çalışmaya geri döndüm. İç çekmem o kadar yüksek sesli olmuş olmalıydı ki, bir şekilde kütüphanenin karşı köşesinden bir kaç kişi, sessiz olmam için mimik yaptı. Draco'ya doğru döndüğümde ise, yüzündeki gülümseme her zamankinden daha da büyüktü.

Ginny, dikkatimi ona vermem için, hızlı bir şekilde kitabını kapadı. Şüpheyle bana baktı ve "Benim ödevlerim bitti. Gitmemin bir sakıncası var mı?" dedi.

Şaşkınlıkla "Ah, peki, Gin. Seni sonsuza kadar burada tutamam ya." dedim.

Ginny, bana endişeli bakışlar atarak dışarı çıktı. Başımı Draco'ya doğru çevirdiğimde, bana kendini beğenmiş bir şekilde el sallıyordu. Tam o sırada Madam Pince yanından geçti ve kafasına dergiyle vurarak ayaklarını masaya koyduğu için onu azarlamaya başladı. Draco ise onu umursamadan, masum bir şekilde gülümsedi ve -tam bana doğru yürümeye başladı.

Tam yanıma gelene kadar bekledi ve sonra "Burası boş mu?" dedi.

"Aslında, birisi için tutuyorum burayı." dedim Ginny'nin boş sandalyesine bakarak. "Neville için."

Draco dediklerimi takmadan yanımdaki boş sandalyeye bir hamlede oturdu ve eğlenerek tek kaşını kaldırdı. "Longbottom gelince kalkarım o zaman." dedi.

"O şey-" Platin rengi saçları ve gri gözlerinden büyülenmiştim ama bunu ona çaktırmadan, düşüncelerimi toplamaya çalıştım. "Neville her an gelebilir." dedim.

Draco, yalan söylediğimi anlayarak gülümsemesini tutamadı. Gözlerinin kenarları buruştu. "Tam bir yalancısın, Young. Bunu biliyorsun değil mi?"

Odanın karşılarında bir yerde birisi yüksek sesle, susmamız için "şşş" diye mırıldandı. Odanın etrafında göz gezdirdikten sonra o kişinin Madam Pince olduğunu gördüm.

Draco'nun gözleri hala benim üzerimdeydi. Boynuma göz gezdirdi. "Kolye sana çok yakışıyor." diye fısıldadı. Cevap vermeyince, iyice yaklaştı ve "Hoşuna gideceğini biliyordum. Ama bilirsin ya, kolyeyi takarak kendine ihanet etmiş oluyorsun." dedi.

"O nasıl oluyor?"

"Çünkü seni tanıyorum. Kolyeyi ne kadar sevmiş olsan da fark etmez. Eğer benden gerçekten nefret etseydin, takmazdın."

"Beni tanıdığın falan yok." diyerek cevap verdim. Muhtemelen bakışlarımı onun üzerinden almalıydım, ve göz temasımızı bozmalıydım- ama yapamıyordum.

"Evet tanıyorum."

"Hayır tanımıyorsun."

"Pekala." dedi gülümseyerek. "O zaman seni tanımak isterim."

Hiçbir şey söylemeden ona bakakaldım. Şuan bana o kadar yakındı ki... ve ondan uzaklaşmak istiyordum; gerçekten, ama vücudumdaki tüm sinirler adeta çığlık atıyordu. Seni tanımak isterim.

dear draco // Türkçe ÇeviriOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz