Yirmi dokuz

1.2K 85 139
                                    



Sabah, yeni uyandığındaki görünüşünü özlüyorum, yorgun gözlerle gülümsemeni... Günaydın, seni seviyorum. İyi geceler, seni seviyorum... Vücudunun benimkiyle mükemmel bir uyum sağlamasını özlüyorum. Seni çok, çok özlüyorum.

-

Her zamanki gibi Noel sona erip yeni yıl başladığında herkeste, boşu boşuna duyulan bir umut ortaya çıkmıştı. Sanki defterlerimize, kitaplarımıza yeni bir tarih yazmak her şeyi değiştirebilir gibi. Yeni yılın ilk gününün, önceki günlerden hiçbir farkı yoktu, ama çoğu öğrenci Hogwarts'a yeni ve daha güçlü bir kararlılıkla geri dönmüştü. Ve tabiki de Snape ve Carrowlara yeni ve daha güçlü bir öfkeyle.

Bekliyordum, yeni haberleri bekliyordum, Harry'nin kaybolmasından sonra yaptığı gelişmeleri öğrenmeyi bekliyordum. Ona korkak diyen ve onun kaçtığını iddia eden herkese meydan okumak için bekliyordum. O günü bekliyordum, o günün gelmesi yarın ya da birkaç yıl sürebilirdi, ama geleceğinden emindim. Hiçbir şeyi kesin olarak bilememek beni deli ediyordu. Ama Dumbledore'un ölmesi ve Harry'nin ortalarda görünmemesiyle birlikte, umudumuzu korumak için tutunabileceğimiz tek şey kendimizdik. Bunu şu ana kadar fark etmemiştim. Bizde bu güç vardı.

Bu günlerde beklediğim başka bir şey de Luna'nın geri dönmesiydi. Noel'den önceki gün eve dönerken trende, Ölüm Yiyenler, babasının Quibber'da onlara karşı yaklaşımı yüzünden Luna'yı almılştı. Ginny sürekli onun evde babasıyla olduğunu söyleyip duruyordu, ama eğer gerçekten öyle olsaydı bizimle iletişime geçerdi. Bize güvende olduğunu belirtmek için tek kelime bile olsa yazardı. Luna'nın evde babasıyla olması hoş duyuluyordu, ama kalbimin derinliklerinde bunun doğru olmadığını biliyordum.

"Bir gün kahvaltıda bir anda belirmesi için hergün umut ediyorum." dedim Büyük Salona giderken, Ginny ve Neville'e. Luna'nın bizi uzun masaların birinde beklediğini hayal ediyorum, sakin ve gülümseyerek. Ama günler geçiyordu, ve bu sadece yanımızda olmadığı zamanın uzamasına neden oluyordu.

"Sizce o..." diyerek bir süre durdu Neville, gözlerinin yere sabitlemişti. "Sizce o hala iyi mi?"

Titredim. "Bunu düşünmek istemiyorum."

Ginny, ortak salondan çıkarken dudağını ısırdı. "Bunu düşünmenin korkunç olduğunu biliyorum," dedi. "Zavallı Luna. Ama muhtemelen bir yerlerde kapalı tutuluyordur, ve bence onu bulup oradan çıkarmak için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız. O da aynısını yapardı..." Ginny bir anda durdu. Onun gözlerini merdivenin altına doğru takip ettim. Draco, bir sütuna yaslanmış oldukça endişeli görünüyordu. Saçları her zamankinden daha da dağınık duruyordu.

Endişeli bakışlarla bana bakan Ginny ve Neville'e tuhaf bir şekilde kafamı salladım. "Birkaç dakikaya geri dönerim."

Draco'yu son birkaç hafta içinde görmezden gelmeyi başarmıştım, bana ne zaman baksa bakışlarımı ondan kaçırarak, ne zaman yakından geçse kafamı aşağı eğerek. Ayrıca birkaç defa bana doğru yaklaştığını görünce saklanmış olabilirdim. Sadece bir iki kere.

Ama ona doğru yaklaşırken, yüzündeki sırıtıştan az sonra duyacaklarımdan kaçış olmadığını anladım. "Konuşmamız lazım." dedi en sonunda, beni izlerken.

Kendimden emin görünmeye çalışıyordum. "Bunun gerekli olduğunu düşünmüyorum."

"Evet, gerekli." dedi Draco. Gözlerindeki bakışlar dikkatli ve korkutucuydu. "Noel'den önce yaptığın yanlıştı, ve böyle bir şeyi bir daha yapamazsın. Tamam mı?"

"Ah, yani bunun hepsi benim suçum muydu?" diye sordum. "Eğer beni sürekli böyle durumlara düşürmeseydin-"

"Bunun hepsini sen yaptın!"

dear draco // Türkçe ÇeviriWhere stories live. Discover now