Otuz

1.1K 96 53
                                    



"Sanırım daha kötüsü de olabilirdi." diye itiraf etti Neville, Muggle bilimleri dersine doğru yürürken. Benimle tekrar konuşmaya başladığı için ona minnettardım; bu hayatımda gördüğüm en kötü ve sıkıcı dersti ve yanımda bir arkadaşım olmasaydı nasıl çekileceğini düşünmek bile istemiyordum. "Şey gibi birine de aşık olabilirdin... Amycus ya da onun gibi birine. İşte böyle olsaydın sınırı gerçekten aşardın."

Homurdandım. "Eğer Amycus'tan hoşlansaydım, Ginny beni uykumda öldürmeye kalkardı."

Neville bir iç çekti. "Ginny sana kızgın değil, Iz. Hatta senin istediğin kişiden hoşlanmaya hakkın olduğunu bile söyledi. Bence sadece o kişinin Malfoy olmamasını gerçekten çok isterdi."

"Pekala, endişelenme." dedim, Muggle bilimleri sınıfına doğru kalabalığın içine dalarak. "Bunlar sadece benim hislerim. Draco muhtemelen benden de, ona söylediklerimden de nefret ediyor."

Alecto'nun sınıfına doğru köşeyi döndüğümüzde, Alecto çoktan orada bekliyordu; kısa bacaklarını tabureye yaslamıştı. Neville ile sandalyelerimize otururken burnumu buruşturdum. Ama artık Alecto'ya pis bir bakış atacak cesaretim yoktu. Şimdilik Carrowların yolundan çekilmenin daha olacağına karar vermiştim.

Herkes içeri girdiğinde, Alecto iğrenç bir şekilde boğazını temizledi ve bugün derste öğreneceğimiz hangi büyüleyici konu varsa onu anlatmaya koyuldu. Onu duymuyordum: Draco'nun normalde oturduğu yer boştu. Derse gelmemişti.

Draco'nun derse gelmemesi sıradışı bir şey değildi. Gerçi özellikle Muggle bilimleri gibi bir derste pek bir şey kaçırmıyordu. Bu sene, Draco ve Snape adeta birer arkadaş olmuştu. Ve genelde Draco her zaman etrafta koşuşturup onun için ayak işleri yapıyor gibi görünüyordu. Bunu fark etmemin nedeni onu izlediğimden değildi. Sanırım.

Ders devam ediyordu. Alecto'nun bu sınıfta ettiği tek akıllıca laf duvara bir saat asmamız gerektiğiydi. Saat, uzak köşedeki duvardan gözüme çarptı, vakit o kadar yavaş geçiyordu ki. Ayakları masasının üzerinde Alecto, tembel bir şekilde bugüne kadar ağzından sayılamayacak kadar fazla kere çıkan dört kelimeyi tekrar etmeye koyuldu: Muggleların Hepsi Birer Pislik. Bu kelimelerle aynı anlama gelen birkaç versiyonu daha tekrar etti. Artık dersle olan ilişkimi tamamen kesmiştim. Herkesin artık böyle bir şeyi duymaktan etkilenmemeye başlaması beni çıldırtıyordu. Alecto'nun ağından çıkan her kelime bir kulağımızdan girip diğerinden çıkmaya başlamıştı. Bakışlarım etraftaki diğer öğrencilere kaydı- çoğu Carrowlardan nefret ediyordu, hatta onu savunanlar bile uykuya dalmak üzere gibi görünüyorlardı. Pencerenin yakınlarındaki Goyle, yakında horlamaya başlayacakmış gibi görünüyordu.

Draco'nun oturduğu yer hala boştu.

"Young."

Başımı bir anda yukarı kaldırdım: Draco'nun yokluğu hakkındaki düşüncelerime o kadar dalmıştım ki, Alecto'nun ayaklarını kaldırıp masaların etrafında dolaşarak bize doğru geldiğini fark etmemiştim bile.

Oturduğumuz yerden biraz ileride duruyordu ve kötü niyetli bakışlarını üzerimde gezdiriyordu. "Baban hakkındakileri duydum, Prenses."

Kendimi bir boşluğa düşmüş gibi hissettim. Noel tatilini takip eden haftalar geçerken, Carrowların babam hakkında çıkan haberleri öğrenmediğinden emindim. Böyle bir konuşmaya maruz kalmayacağımdan emindim. Ya da emin olmak istedim. Genelde Alecto ne kadar saçma şey söylerse söylesin ona aynı şekilde karşılık verebiliyordum, ama eğer babam hakkında bir şey söylerse- bilmiyorum. Bunu kaldırabilir miyim bilmiyordum.

Derin bir nefes aldım. "Biraz geç kalmışsın."

"Duydum ki göründüğü gibi bir adam değilmiş," diyerek sırıttı. "Muggleların saklanması için kafalarını karıştırmış."

dear draco // Türkçe ÇeviriWhere stories live. Discover now