Otuz iki

1K 69 14
                                    



Artık daha mutlu olduğunu biliyorum ama yine de canım yanıyor.

-

Bu yıl ilkbahar daha erken gelmişti, ve anlayamadan Hogwarts Express 9 ¾ platformuna geri dönmüştük. Karlı geçen ayların ardından trenin camlarında hala erimemiş buzlar duruyordu. Draco beni boş bir kompartımana çekiştirdi, saçımın bir parçasını kulağımın arkasına attı. Beni yakında göreceğini, güvende kalmamı, her şeyin farklı olmasını dilediğini ve yakında da olacağını söyledi. Beni, sanki öpmek hayatını kurtarabilirmiş, değiştirebilirmiş gibi öptü. 

Draco'nun, mutsuzluğun üzerine kurulmuş evine gitmekten başka seçeneği yoktu. Birlikte platformda duruyorduk. Artık ona bakmadığımı düşünüp elimi bıraktığında yüzünde buruk bir ifade yakaladım. O, başka seçeneği olmayan çocuktu.

Keskin ifadeleri ve şekli dışında, Draco gün geçtikçe eski haline daha da fazla dönmeye başlıyordu. Sürekli sırıtan, iğneleyici sözler ve sert yorumlarda bulunan; beni duvara yapıştırıp, sözde düşman olmamız gerekirken kulağıma bir şeyler fısıldayan çocuk. Bu ancak bugün idrak edebildiğim bir şeydi. Hala bana dokunuşundan başım dönüyordu- elimde, boynumda, sonra belimde, ve bacaklarımda- ve sonra hepsi sona erdi. Draco'nun arkadaşları kompartımanın kapısını açtığında her şey sona erdi. Maalesef.

Omzumda bir el hissedince aniden sıçradım.

"Isobel," dedi Ginny. Nefesi kesilmiş ve bir şekilde darmadağınık görünüyordu. "Sana ne zamandan beri seslendiğimden haberin var mı?"

Çaresizce aklımı kompartımanda olanlardan almaya çalışıyordum, onun yumuşak saçlarının arasındaki parmaklarım-

"Üzgünüm, sadece bir şey hakkında düşünüyordum."

Ginny burnunu buruşturdu. "Umarım Malfoy'u düşünmüyorsundur, iyice toz pembe bir hayatta yaşamaya başladın."

Yanaklarımın daha da kızardığını hissettim. "Sadece ödevleri düşünüyordum."

Ginny, sanki ona Filch'e evlenme teklifi etmeyi düşündüğümü söylemişçesine bir bakış attı. "Beyninde dönen iğrenç şeyler ne olursa olsun-" dedi ve ona alaycı bir gülümsemeyle baktım. "Sana söylemem gereken çok önemli bir şey var."

Etrafımızdaki kalabalığa baktı ve sonra beni ilerideki bir sütuna doğru çekiştirdi. Kaşlarımı çattım. "Ne-"

"Remus Lupin burada." dedi Ginny sesini olabildiğince alçak tutmaya çalışarak. Gözleri üzerimde değildi, aksine etrafımızda duran insanların üzerinde geziniyordu. Kimsenin dinlemediğinden emin olmak istiyordu. "Luna hakkında yeni bir şeyler öğrenip öğrenmediğini sordum. Hiçbir şey duymamış, ama tüm esirlerin şeyde tutulduğundan eminmiş-" Sonunda gözleri üzerimdeydi.- "Malfoy Malikanesi."

Ağzından çıkan sözler bıçak kadar sertti ve bir anda milyonlarca soru aklıma gelmeye başlamıştı. Draco ve Luna aynı çatının mı altındaydılar? Onu tutsak tutan Draco'nun ailesi miydi? Malfoy Malikanesi o kadar kötü müydü? Gözlerimi kırptım. "Öyle olamaz. Olsaydı bunu bilirdi... Draco kesinlikle bilirdi, eğer Luna evinde tutsak tutulsaydı."

"Ya zaten biliyorsa?" dedi Ginny aceleyle. "Belki sana söylemedi. Isobel, bu bizim tek-"

"Bilseydi tabi ki de bana söylerdi," dedim. Ona hala güvenmediği için biraz incinmiştim.

"Emin misin?"

"Evet. Remus emin mi..."

Ginny yavaşça kafasını salladı. "Malfoy'un bilmemesi mümkün mü? Belki ailesi ona söylememiştir? Çünkü ben gerçekten Remus'un haklı olduğunu düşünüyorum. Evleri çok büyük ve ürkütücü ve bir sürü güvenlik önlemleri var; esirleri saklamak için mükemmel bir yer."

dear draco // Türkçe ÇeviriWhere stories live. Discover now