On iki

1.8K 118 37
                                    



Draco Malfoy'un bir Gryffindor'la çıkmaya başlaması, okulda durdurulamaz bir yangın gibi yayılmaya başlamıştı. Tüm bina ve seviyeden daha önce konuşmadığım öğrenciler bana alışılmadık bir ilgi göstermeye başlamıştı. Nereye gitsem, insanlar bana bakıyor, birbirleriyle fısıldaşmaya başlıyor ve hatta beni işaret ediyorlardı. Bu son derecede saçma geliyordu çünkü tek yaptığım birisini öpmekti.

Eğer Gryffindor binasındaki herkesin nefret ettiği bir kişi varsa bu Draco Malfoy'du. Gryffindor'ların tüm potansiyel öğrencilerin arasından, muhtemelen karışmaması gereken birisi varsa o Draco Malfoy'du.

Dipnot: Karışmak, bu durumda, sosyalleşmeyle ilgili her şeyi kapsıyordu. Karışmamak demek, onunla konuşmamak, gülmemek ve takılmamak demekti.  Ve en önemlisi kesinlikle öpüşmemek demekti.

Bu durum bana, etrafımdaki insanların ne kadar dönek olduğunu gösterdi. Beni ne kadar az önemsediklerini fark etmemi sağladı. Ama yine de gerçekten, "haince" olarak betimledikleri bu olay, diğer şeylerin yanında çok önemsiz kalıyordu. Sadece nefret ettikleri birini öptüğüm için, arkadaşlıklarım ve bu kişilerin benim hakkımda düşündükleri bir anda tepetaklak olmuştu. Artık, ortak salonun merdivenlerinden bile sınıf arkadaşlarımın birinden pis bakışlar almadan inemiyordum. Hayatımdaki kişiye göre bana bakış açıları tamamen değişmişti.

Ancak bazıları kendilerini, fikrimi değiştirebilecek kadar zeki görüyordu. Belki de, zor bir dönemden geçtiğim için ne yaptığımı bilmediğimi düşünüyorlardı. Birçok kişi durmadan, "Çok geç değil!", "Ne yaptığının farkına var!" gibi tavsiyeler verip bana bilgelik taslamaya çalışıyordu. Bu arada çoğu kişi, Draco'nun kişiliğinden bahsetmek yerine ailesi hakkında bir sürü dedikodudan bahsediyordu.

Ama bana söylemedikleri şey şuydu:

Aşık olmak sarhoş olmak gibidir.

Bana gülüşünün damarlarıma yayılacağını, ve öpücüklerinin ve dokunuşlarının başımı döndürüp beni sersemleteceğini söylemiyorlardı. Onunla beraber olmak beni canlı ve mutlu hissettiriyordu. Bana, saçma ve açıklaması olmayan kararlar vereceğimi, ve tüm gece uyuamayacğımı çünkü rüyalarımın da artık gerçeklikten daha güzel bir yanı kalmayacağını söylemiyorlardı.

En sonunda feci bir şekilde sersemlemiş olacağımı ve artık ayık olmanın nasıl bir his olduğunu unutacağımı...

Bana, onunlayken her şeyi unutacağımı söylemiyorlardı. Eğer Draco Malfoy bu kadar sarhoş edici olmasaydı, bu keyifli ve bulanık zindelikten asla haberim olmazdı.

Mutluluktan gözlerimi kapattığımda, saçımı yüzümün önünden çekti ve alnıma bir öpücük kondurdu. Eğer gözlerimi açarsam, sadece ona bakmakla kalmayıp, Hogwarts'ın en güzel manzarsı olan ormanı, gölü ve arkasında dizili dağları görebilirdim. Benim için fark etmezdi. Draco'nun sanki toplumdan uzaklaşma ve manzaralara bakmaya karşı bir şeyi varmış gibi Astronomi Kulesinde duvara yaslanmış oturuyorduk. Geceleri bazen insanlar buraya gizlice çıkıyordu ama sabah burası sadece bize aitti.

"Saat kaç?"

"Sekizi biraz geçiyor." dedi Draco. "Neden?"

"Gitmem gerekiyor-" dedim ve bir süre öylece durdum. Yakın olduğum herkesin DO'nun bir parçası olmadığını sürekli unutuyordum. Buna Draco da dahildi ve onun DO hakkında en ufak bir bilgi bilmesi bile söz konusu olamazdı.

"Nereye?" dedi meraklı bir şekilde. Daha önce de birkaç kez nereye gittiğimi söyleyemeden Draco'dan uzaklaşmam gerekmişti. "Sürekli nereye gidip duruyorsun?"

Kafamı salldım ve başka bir yere baktım. "Özür dilerim." dedim. "Söyleyemem."

"Neden?"

"Çünkü sen soruşturma ekibindesin, ve Umbridge'in sürekli o şey hakkında atıp tuttuğunu biliyorum."

"Evet, ne yaptığını öğrenmek için oldukça çaresiz. Ben de bu yüzden merak ediyorum."

Bir iç çektim. Kafamda dönüp duran şeyi söylemeyi hiç istemiyordum. "Bazı- Bazı arkadaşlarım şey-" dedim yavaşça. "Bunu sadece ekibin ve o şeyler için yaptığını düşünüyorlar."

"Neyi yaptığımı?"

"Bunu. Bizi. Umbridge için benimle beraber olduğunu düşünüyorlar. Seni ayarlamış falan olduğunu söylemiyorum, ama senin-" Kendimi bir kahkaha atmak için zorladım. Az önce söylediğim şey için kendimi çok utanmış ve şaşkın hissediyordum. "Bu aptalca, değil mi?"

Draco bir anda kalbi kırılmış ve incinmiş bir şekilde bana baktı ve bütün bu endişemin tamamen boşa olduğunu anladım. "Belly, bunlara inanmıyorsun değil mi-"

"Hayır." dedim hızlıca. "Hayır. Elbette inanmıyorum." Ona yaklaştım ve yanağını öptüm. "Özür dilerim."

Ama Draco, omzumu tuttu ve beni nazikçe geri itti. "Belly, sizin ne yaptığınızı bulmamızı istediğini biliyorsun. Ama ikimizin arasında geçen her konuşma burada kalır."

"Biliyorum." dedim suçlu hissederek. "Özür dilerim."

"Özür dilemene gerek yok." dedi ama artık bana bakmıyordu.

Sızlanarak "Lütfen somurtup, bana küsme." dedim.

"İstersem küserim."

Ayağa kalktım ve yanağını öpmek için eğildim. "Seni özleyeceğim." dedim.

"Elbette özleyeceksin, çaresizce bana aşıksın." diye mırıldandı ve yüzündeki ifade sırıtmaya döndü.

Bende sırıtarak "Çok beklersin." dedim ve el sallayarak Astronomi Kulesinin basamaklarından aşağıya doğru koştum. Geç kalmadığımı umarak yedinci kata doğru ilerledim.

Ama neyse ki ulaştığımda Ginny ile karşılaştım. "Bu sefer unutmadığın için şanslısın." dedi, tek kaşını kaldırarak. "Az önce, Ernie Mcmillan beni, senin Malfoy için casusluk yaptığına inandırmaya çalıştı." dedi. Alay edercesine bir bakış attım ve tam girmeden kapıda durduk. "Hala Malfoy'dan nefret ediyorum ama sırf senin için ona asasını bir yerleine sokmasını söyledim-"

Etrafı DO üyeleriyle çevrilmiş olan Harry, "Ginny, Isobel." diye bize seslendi. "Tam zamanında geldiniz, bugün patronus büyüsünü çalışacağız." dedi.

dear draco // Türkçe ÇeviriWhere stories live. Discover now