23║ planlanmış buluşma ve bir veda öpücüğü.

467 66 89
                                    

-Harry Potter

Yorucu...

Yaklaşık bir bir hafta ya da on gün geçmişti o akşamın üzerinden ve Harry, hayatın gün geçtikçe daha fazla ve daha fazla yorucu hâle geldiğine yemin edebilirdi.

O akşam yemeğinden sonra babasını zar zor sakinleştirdiklerinde ailesine olanları şöyle bir özet geçerek anlatmıştı. Tabii ki de Ginny'i sokakta piyano çalarken gördüğünden ya da çatı katında bulduğu fotoğraf albümlerinden bahsedecek kadar ayrıntıya inmemişti. O bir şeyler saklamayı sevmiyor olabilirdi ama şu durumda ebeveynlerinin bilmediği bir ya da iki şey onları öldürmezdi.

Birkaç şeyi anlatmamasına rağmen annesi çok tepki vermese de babası ayağa kalkarak çıldırmış gibi evin içini turlamaya başlamıştı. Ardından da birkaç oktav yükselmiş sesi ile Harry'e geçmişi ve o trafik kazasını anlatmıştı. Tabi anlatırken Cedrella Weasley'den 'katil' diyerek bahsetmeyi ihmal etmemişti.

O albümler den bahsetseydi neler olacağını tahmin bile edemiyordu.

O albümler ve fotoğraflar hâlâ, dört arkadaşın arasında kalan, kimseye anlatmadıkları sırlardı. Sokakta piyano çalan kızıl saçlı kız ve gözlüklü siyah saçlı oğlanın hikâyesi ise bu gidişle belliydi ki sonsuza kadar ikilinin arasında kalacaktı.

Sonu belirsiz bir hikâye ha?

Merak ettiğinizi biliyorum. Yine de bilmeniz gerek ki, Harry hepinizden daha çok merak ediyordu o masalın sonunu.

Kızıl saçlı sokak sanatçısı ve siyah saçlı deli oğlanın hikâyesi nasıl devam edecekti?

Annesi ve babası ile beraber valizini hazırlarken aklında dolanıp duran tek düşünce Ginny'e aitti.

Ne haldeydi şimdi kız?

Nasıl devam ediyordu hayatı?

O da ailesiyle nelerin üstesinden gelmek zorunda kalmıştı?

Annesinin, valizi kapatmak için hareketlendiğini görünce hafifçe kaşlarını çattı. "Anne?"

Lily valizi kapatmak için uğraşmaya devam ederken cevap verdi. "Evet Harry?"

"Biz bu valizin içine lacivert kapüşonlumu koymuş muyduk?"

Oğlunun en sevdiği kıyafetinin o olduğunu bilen annesi iç çekti. "Ne yalan söyleyeyim, görmedim." dedi.

Harry ise hafifçe kaşlarını çatıp düşünmeye başladı. "Okulda mı kaldı acaba?" diye mırıldandı. Okul kapanalı üç ay olmuştu ve Harry uzun zamandır lacivert kapüşonluyu görmediğini biliyordu. Bir basketbol antrenmanında falan unutmuş olabilirdi. Havalar da aşırı sıcak olduğu için fark etmemiş olabilirdi.

Annesi hafifçe omuz silkti. "Bilmem." oğlunun düşünceli suratını gördüğü zaman ekledi. "Bir koşu okula git bak istersen. Hatta okulda kalmış başka eşyan, kitabın, kalemin falan varsa onları da alırsın."

Harry başını onaylayarak salladı. "Gideyim." diye mırıldandı dalgın dalgın. Lily ise oğlunun donuk bakan zümrüt yeşillerine üzüldüğünü belli etmemeye çalıştı.

Son zamanlarda Harry hep böyleydi. Yorgun, dalgın ve cansız. Kimseye belli etmese de içten içe bir an önce üniversiteye gidip bu şehirden uzaklaşmak istiyordu. Olaylardan sonra biraz... Kafasını toplamaya ihtiyacı vardı.

Evden çıkmak için kapıyı açan Harry'nin arkasından yükselen ses bu sefer babasına aitti. "Bence Hermione'yi de ara. Onun da eşyaları kaldıysa beraber gidersiniz."

Harry, dümdüz bir ses ile sadece "Tamam." deyip dışarı çıktı.

━━━━━━━ •♬• ━━━━━━━

I'm in love with an angel | hinnyWhere stories live. Discover now