ah be, hiç haberin yok

23.3K 1.7K 902
                                    

"Oğlum, çok heyecanlıyım lan!" Yılışıklığından ödün vermeyen Enes yolun ortasında bana sarılırken heyecanla konuştu.

"Sakin ol biraz." Mahalleye girdiğimiz için nispeten ciddileşmiştim, tabi Enes'ten böyle bir şey beklemek gökten Milka ineği yağmasını dilemekten farksız olurdu bu yüzden onu uyarmadım bile. Yapacak bir şey yoktu, bazılarımız temas bağımlısı olarak doğuyordu.

"Nasıl sakin olayım oğlum, ailenle tanışacağım!" Hayır, yanlış anlamayın hemen. Söz falan kesmiyoruz. Enes ile aynı eve çıkmaya karar verdik ve ailem ancak Enes'i gözleri tutarsa böyle bir şeye izin vereceklerini söyledi. Bu yüzden bugün için onu bize getirecektim. Uslu duracağına, küfür etmeyeceğine ve onların yanında beni mıncıklamayacağına söz vermişti.

Gelirken aldığı baklava ve çiçek ile giydiği takım elbise, rolünü fazla ciddiye aldığını söylüyordu ama hoşuma gitmedi de değildi. Bu hallerini seviyordum. Enes hiperaktif bir çocuktu, enerjisi hiç bitmezdi. Sanırım bu yüzden onunla anlaşabilen nadir kişilerdendim şayet birbirimizi dengeliyorduk. Bende yitik olan heyecan onda had safhadaydı.

Bu süreçte o olmasaydı ne yapardım bilmiyordum çünkü bir şehri aydınlatacak enerjisi ile düşük modumu ancak o yükseltebiliyordu.

Yine enerji patlamalarını yaşarken yolun ortasında durup beni sırtına aldı ve döndürmeye başladı. Bu hareketi sevdiğimi biliyordu ama mahallede yapmamış olmasını tercih ederdim, yanlış anlayan olabilirdi sonuçta. Yine de kahkahalarıma engel olamadım.

Dönerkenki mide bulantısı hissine bayılıyordum, hız treninin tepe noktasından düşüş anını hatırlatıyordu. Ama asıl sebebi bu değildi, küçükken babası işten gelince Cihan'ı sırtına alıp döndürürken o kadar tapılası gelmişti ki o an bana, kıskançlıktan ağlaya ağlaya eve kadar koşmuştum. Babama beni neden hiç sırtına almıyorsun diye sorduğumda ise aldığım karşılık koca bir tokattan başka bir şey olmamıştı. Şey demişti bir de, erkek adamın sırtta kucakta işi olmaz.

Küçükken yaşayamadığım şeylere bir çeşit zaafım oluşmuştu işte.

Sonunda durduğunda karşımızda bir yeri göstererek sordu:
"Furkan, şu çocuk bana niye yiyecek gibi bakıyor lan?"

Bir anda neşesini kaçıran şeyin ne olduğunu merak ederek sırtından indim. Zira ortada çok ciddi bir şey olmadığı sürece Enes asla somurtmazdı. Bahsettiği yere bakar bakmaz yüzüm onunkinden bile beter bir hâl aldı. Tolga abi, Eren, Baran ve Cihan çardakta oturmuş bize bakıyorlardı. Yiyecek gibi bakan kişi ise, eh hepinizin tahmin ettiği gibi, Cihan'dı.

Bana sinir ve sorguyla bakan dört çift göze başta kırgınlık, sonraysa onlarınkini yansıtan gözlerle karşılık verdim. Hem hepsi toplanıp beni çağırmamışlardı hem de arkadaşımla eğlencemi yargılıyorlardı.

Benden ses çıkmayınca Enes suskunluğumu yanlış anlayıp onlara bulaştı,
"Hayırdır, ne bakıyorsun öküz gibi?"

Duyduklarımla şok yaşarken o tarafa doğru gitmeye yeltenen Enes'in göğsüne sarıldım. Elbette susmayacağını biliyordum ama bu kadar sert çıkışması beklentilerim arasında yoktu.

Enes hakkında bilmeniz gereken bir başka şey, sinirinden korkmanız gerektiğiydi. Kolay kolay sinirlenmezdi, hatta normalde böyle bir olaya güler geçerdi. Fakat benim onlara attığım bakışı yakalamış, aramızda bir mevzu olduğunu anlamıştı.

Ama çok yanlış yorumlamıştı ve şimdi güçlü vücudunu tutmakta zorlanıyordum.

"Enes! Arkadaşım onlar benim."

Ben onu sakinleştirmeye çalışırken karşı tarafın da ayaklandığını görünce ikinci şok dalgasıyla çarpıldım.
Ne yani, kavga mı edeceklerdi?

Tolga abi bize doğru gelirken kardeşine edilen lafa ithafen konuştu,
"Öküz falan düzgün konuş, sokmayayım o çiçeği götüne." Hayır, şimdi Enes'in getirdiği çiçekler için utanma vakti değildi. "Furkan kim lan bu zıpzıp?"

Ben daha ağzımı açamadan ellerimle göğsüne basbayağı sarıldığım adam aldırmadan ellerimden kurtulup aynen onlara ilerledi.
"Kimsem kimim lan sana ne? Mahallenin sahipleri misiniz?"

"Enes, oğlum dursana!" Aloo, beni duyan var mıydı?

"Evet sahibiyim yarram, hayırdır?"
Arkasında Eren ve Baran'ı da getiren Tolga abinin Enes ile arasında çok az bir mesafe vardı şimdi. "Derdin ne, durduk yere bulaşıyorsun?"

"Dik dik bakan sizsiniz amına koyayım, ben mi bulaştım?"

"Lan almışsın koskoca delikanlıyı sırtında gezdiriyorsun amına koyayım sana bakmayacağız da neye bakacağız?" Gözlerim arkada hiç istifini bozmadan oturmaya devam eden Cihan'a kaydı. Bu ortam onu eğlendiriyormuş gibi dudaklarını kıvırmış bizi izliyordu. Abisini sakinleştirmek için çabalamıyordu bile.

"İstersem sırtıma alırım istersem kucağıma, sana ne yarram?"

O an ağzı bir şeyler söylemek için açılan toplam dört kişi vardı: artık susması için Enes'e bağırmak üzere olan ben, son söylenenlerle artık sabrı taşan ve bizim üzerimize doğru atılmakta olan Tolga abi, onu tutmak için kollarından çekiştiren Eren ve Baran. Fakat duyulan ses hiçbirimize ait değildi.

Ne kadar lafının muhatabı ben olmasam da gözlerini gözlerimden bir saniye bile çekmez ve dudakları ukalaca kıvrılmış bir şekilde olan Cihan konuştu,
"Dikkat et, babana şikayet etmesin seni."

Anlaşılan görüşmediğimiz sürede mizah seviyesi epey gerilemişti şayet söylediği şey mimik öldüren cinstendi. Hatta öyleydi ki bize doğru gelen Tolga abi ve arkasındakiler bile duyduklarıyla birden Cihan'a dönmüş ve dehşet içinde kalmış bakışlarını ondan esirgememişlerdi. Tamam, aslında biraz fazla tepki vermişlerdi. Bu hareketlerine ben de anlam verememiştim ama o an bunu sorgulamadım.

"Şakanın sırası değil." Bana alayla bakan kahvelerine aynen bakıyordum. "Olay çıkarmanın da lüzumu yok, mahalleye ilk defa bir arkadaşımı getiriyorum yaptığınıza bakın."

Cümlemin sonuna doğru bakışlarım nispeten bize daha yakın olan ve neredeyse bize saldıracak olan üçlüye yöneldi. Aslında Eren ve Baran'ım hiçbir suçu yoktu, muhatabım direkt olarak abi- kardeşti.

"Seni korumaya çalışıyoruz Furkan." Tolga abi bana karşı asla kullanmadığı sert sesiyle konuşurken kalbimde bir şeylerin kırıldığını hissettim.

"Arkadaşımın üzerine yürürken mi koruyorsun beni abi?" Karşıdan bizi izleyen Cihan'a dik dik bakmayı kesmeyen yanımdaki bedenin koluna girerken devam ettim. "Yürü Enes."

Bu sefer çekip giden taraf bendim.

   

Nasıl gidiyor sizce?

Görmüyorsun Hiç | Gay [Tamamlandı]Where stories live. Discover now