6| Koca bir kış, tek bir öpücük.

828 116 226
                                    

"Bir aksilik anında Baron ile burayı terk ediyorsun tamam mı Zhuocheng?"

Kont kılıcını belindeki kemere yerleştirirken söylediği şeye bir onaylama bekliyordu ama alamamıştı. Hem Zhuocheng ona onaylamaz gözlerle bakmış hem de saniyeler sonra Baron araya girerek itiraz etmişti.

"Böyle bir şeyi asla kabul etmem."

Zhan kafasını kaldırıp ona baktığında kararlı bir yüz görmüştü. Ama hayır, kendisininki kadar değildi.

"Kabul etmelisiniz. Zorla götürülmenize gönlüm razı gelmez çünkü. "diyerek karşılık verdiğinde Yibo yeniden itiraz etmek üzereydi ki onu durdurdu. Fazla vakitleri yoktu, burada durup tartışmak faydasızdı. Çünkü çoktan karar vermişti. Galler Arşidükü ile hiç yüzyüze görüşmemişti. Kendisini öldürmeye çalışan kişinin o olduğu yönünde kuvvetli bir olasılık vardı. Risk alamazdı ve bu yüzden Zhuocheng'e döndü. Otoritesini kullanma niyetindeydi, bu yüzden omuzları yükselmiş, sesi kalınlaşmış bakışları ise derinleşmişti.

"Bir aksilik olursa, Baron'u da alıp gideceksin buradan. Eğer direnirse ve seninle gelmek istemezse." Durup kendisine hayretle, karmakarışık bir ifadeyle bakan Yibo'ya döndü. Kısa bir süre gözleri birbirine dokundu. "Bayılt onu, gerekirse de bağla."

Zhuocheng başka seçeneği olmadığından başını sallayarak kabul etmiş ve böylelikle kapıdan çıkarak Galler Arşidükünü karşılamak için hareketlenmişlerdi. Fakat Yibo için duyduklarını kabul etmek çok zordu ve fazlasıyla huzursuzdu.

"Kont Xiao." Ona seslendiği sırada bileğinden yakalayıp kendisine bakmasını sağladı. Sesinde itiraz eden bir tını olsa da Kont farkındaydı ki, karşı koymayacağını o da biliyordu.

"Böyle olmaz."

"Olacak. Tekrar zarar görmenize mümkünatı yok müsaade edemem lordum." Sonra rahatsızlık içinde kıvranan adama yaklaşıp bileğindeki parmakları avuç içine hapsetti. "Kötü olasılıklara karşılık tedbir alıyorum sadece. Beklendiği gibi de olmayabilir. Rahat olun, siz zarar görmediğiniz takdirde bana bir şey olmaz."

Bu sözlerden sonra Yibo çaresizlik içinde durumu kabullenmiş ve kendisinin fark edemediği bir gerçekle aniden yüz yüze gelmişti.

Kötü bir olay yaşanmasına hazırdı, fakat onu huzursuzluk içinde itiraz etmeye iten şey daha farklı bir şeydi. Kont Xiao'yu ardında bırakıp gitmek istemiyordu. Onun zarar görmesinden korkuyordu.

Bu gerçek sert bir tokat gibi yüzüne çarptığında hem korkmuş hem de Zhoucheng'in açtığı kapıdan dışarıya çıkan Kont'un gerisinde kalmıştı. Birkaç saniyenin ardından bu mevzuyu daha sonra düşünmeye karar vererek adımlarını harekete geçirdi. Bu düşünceleri zihninde geriye itmek çok zor olsa da yapmalıydı.

Üçü, loş ışığın aydınlattığı koridorda ilerlerken aşağıdan gelen koşturma seslerini duyabiliyorlardı. Ahşap merdivenleri inmeye başladıklarında ise aşağıda sıra sıra dizilmiş insanları  görebilmişlerdi. Bahsedildiği kadar kalabalık bir grupla gelmişti Galler Arşidükü.

Diğer korumalardan daha yetkili olduğu belli olan adam kendilerine yaklaşan üçlüyü görünce belindeki silahı tutarak,ciddi bir tavırla onlara yaklaştı.

"Bu otelde kalan birkaç soylunun olduğunu duymuştum. Lordlarım kendilerini tanıtırlar umarım."

"Siz kim oluyordunuz?" Bunu soran Xiao Zhan'ın sesi sert ve vurgusu her hecesinde aynıydi. Karşısındaki adamın silahını tehdit eder gibi tutması ve kendisini tanıtmadan onlara kim olduklarını sorması açıkça rahatsız edici ve uygunsuzdu. Kont bunu belirtmek ister gibi kaşlarını kaldırarak sorusunun cevabını bekliyordu.

Lord, don't move that, [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin