21 | İnsanın kendi kıyameti.

316 50 66
                                    

Önceki bölüm hatırlatması; lord Darren'in oğlunun mektubunu görerek onun Kont ile olan ilişkisini öğrenmiş; bunun üzerine onu Aziz Martin kilisesine yollamıştı. Baronu ise orada prensin yaşamış oldukları ve bunun kalbinde yarattığı karamsarlık beklemekteydi.

Fazla zaman geçtiği için hatırlatmak istedim, iyi okumalar~

●○●○●○●

Kasvetin anlamını çalarak kendisine yamayan bir akşamüstünde, Kont'un gönlünde ölüm kadar sancılı bir keder tütsüleniyordu.

Bilinmezlik ölümün bir başka çeşidi olmalıydı; çünkü böyle çok acı çekmesinin ve nefessiz kalmasının bir başka gerekçesi olamazdı. Eline ulaşan mektuptaki ağır sözleri okuduğu ilk anda şakağına saplanan kesif ağrının da farkındaydı ve Yibo'nun yazmadığını emin olduğu o mektup, kendisini şimdi tam olarak hatırlayamadığı yollara mecbur bırakmıştı.

Hatta öyle ki Margate'e ayak bastığında, içindeki acı ve kıskıvrak yakalandığı telaş yüzünden tanrısının merhametine layık görülerek birden kuzeyden güneye zuhur ettiğini sanacak kadar aklı başını terk etmişti.

Ama soğukkanlı kalmalıydı, yanındaki Zhuocheng ona bunu tembihlemişti. Fakat bu sevgilisine dair duyduğu endişenin gölgesine kaybolacak küçük bir ışıktı ve içinden hep aynı şeyi tekrar ediyordu.

Ona ne olduğunu bir bilseydim!

O zaman gücümü de aklımı da onun varlığı için harcardım. Soğukkanlı kalabilir ve ben, her zamanki ben olabilirdim.

Arabadan indiğinde neredeyse koşturarak tanıdık gelen eve doğru adımladı. Hızını yakalamaya çalışan Zhuocheng ona seslense de duymamıştı ve evin girişinde kendisine mani olmak için bekleyen iki korumayı da elinin tersiyle kenara iterek ellerindeki silahları çaba göstermeden anlamsız kılmıştı.

O an karşısında yedi düvel de olsa bir kenara itip yoluna bakacaktı sanki. Soğuk ellerinde kararan ruhunun izlerini ve gözlerinde cehenneme dönen kalbinin alevlerini taşıyordu. Durdurulması zor, durulması imkansıza yakın görünüyordu.

Parçalamak ister gibi çaldığı kapıyı açan kişi ise Lord Darren'di; yorgun bakışlı adam için karşısındaki Kont'u görmek bile istemsiz geriye çekilmesine sebep olmuştu. Oğlu adına yazdığı mektubu kuzeye yolladığında Fanxing ona bunun yaşanacağını söylemiş olsa bile inanmak istememişti ama işte, o gerçek tam karşısındaydı. Yanlarına gelen korumalara durmaları için işaret verirken kısa bir an Zhuocheng ile bakıştı; sonra yine gözlerini Xiao Zhan'a çevirdi.

Konuşmak için uygun kelimeleri ararken karşısındaki Kont görüntüsünün aksine sakin sayılabilecek bir sesle konuşmuştu.

"Görüyorum ki öğrenmişsiniz ve anlıyorum ki Yibo'yu istemediği bir şeye mecbur bırakmışsınız."

Zhan konuştuğu sırada aşağıda bir noktaya sabitlenen gözlerini hızlıca Lord Darren'le yeniden buluşturdu. Sesi kısıldı, daha da vurguları arttı ve, "Nerede o?" Diye sordu. Cevapsız kalması mümkün olmayan bir soruydu bu.

Sertçe yutkunan Lord Darren burun kemerini sıktı, üç gündür neredeyse hiç uyumamıştı. İşleri yoluna koymaya çalışıyordu ve Fanxing'in sözlerine rağmen bir umut, her şeyin istediği gibi ilerleyeceği fikrine tutunmuştu. Fakat şimdi anlıyordu ki, Fanxing de Yibo da haklıydı. Sadece birkaç gün demişti kendisine, hiçbir şeyin kendisine mani olamayacağını söylemişti.

Lord, don't move that, [Yizhan]Where stories live. Discover now