13| Ben bir hayal kurdum ve orada, özlemek yoktu.

968 93 240
                                    

Küçükleri buraya değil diğer sahneye alalım lütfen 🤠kalanlar da lütfen beklentilerini düşük tutarak başlasınlar okumaya. Bir de anlamsız cümleler ve yazım hataları olabilir üzgünüm, sonra yeniden bakacağım. İyi okumalar~

Aralıklı duran kapıyı kapatırken, dudaklarını sahiplenen sızıyı da, bedenine hükmeden ürpertiyi de aşktan biliyor ve o vakte kadar başına her ne geldiyse düşünmeyi bırakıyordu. Zihnindeki dönen çarkları ve planlarını uzak bir köşeye bırakırken belinden tutarak kendisine çektiği Yibo'nun elleriyle tutkunun kapıları aralanıyordu.

Kapanan kapı sesini zorlukla duyduktan sonra alevlenen öpüşlerine kısa bir ara vererek hemen dibinde, elleri ensesindeki kısa saçları kavrayan adama baktı.

"Seni seviyorum."

Bu sözlerin devamında söylenecek tüm cümleler Yibo'nun onu yeniden öpmesiyle dilinin ucunda kalsa da , itiraz etmedi. Yatağa doğru uzanan yolda tek bir saniye bile temas etmeyi bırakmayarak kolları arasında tuttuğu bedeni nihayet yatağa ulaştıklarında geriye doğru itti.

Sırtı soğuk çarşafla buluşan Baron ise nefesinin kesilmesine karşılık dudaklarını aralamıştı ve kendisine bakan Kont'un eline uzandığında o muhtaç olduğu sıcaklık hissiyle ıslak kıyafetleri içinde titriyordu. Elini tutarak kendisine çektiği Zhan'ın yüzüne yan taraftan sarı bir ışık vuruyor, gözlerindeki harelerden yansıyan isteğini ona gösteriyordu. Islak sacları yer yer alnına dökülmüş, çıkardığı ceketinden geriye ince gömleği kalmıştı. Nefesini kesiyordu.

Ve onun bu hali bile Yibo'nun dimağında en kıymetli yerde saklanacak kadar güzel bir görüntüydü.

Üzerindeki ıslak kıyafetleri yeniden hissetmesiyle üşüdü ve dudakları titredi. Titreyen dudağını birbirine bastırırken tutmaya devam ettiği ele daha çok asıldı ve Zhan'ı kendisine çekti. Bu küçük hareketi, Xiao Zhan'ın ondan aldığı ikinci bir onaydı ve onun üzerine eğildiğinde kendisini kaybetmek için henüz çok erken olsa da, bunun aslında ne kadar kolay olduğunu bir kez daha anlamıştı.

Kırmızıyı kendisine isim edinen dudakları Yibo'yu yeniden öptüğü esnada dilleri birbiri ile dans ediyor ve parmakları da gömleğinde gezinerek onu çıkarmak için uğraşıyordu.

Hızlıydı, gömleğin düğmelerini açarak onu çıkarması ve Baron'un beyaz tenini gözleri önüne sermesi sadece saniyelerini almıştı. Aynısını yapmaya çalışan Yibo'ya ise gülümseyerek bakmıştı. Çünkü Yibo onun kadar hızlı değildi ve titreyen, buz kesen parmakları yüzünden bir türlü yapmak istediğini yapamıyordu. Heyecanı Kont'u daha çok gülümsettiğinde ellerinden tutuldu ve yarısı açılmış gömlek düğmelerinden uzaklaştırılarak iki yanında yatağa sabitlendi.

Ona bunu yapan Kont önce dudaklarına uzandı ama öpmedi. Tek yaptığı, o hassas ve ona muhtaç deriye gülümseyen dudaklarını sürtmek ve Yibo'nun göğüs kafesini sarsan hızlı nefeslerini dinlemekti. Ardından sıcak dudaklarını altında titreyen adamın çenesinin keskin hattına dokundurdu, oradan kulağının altındaki deriye ulaştığında geçip gittiği yerlere öpücüğünün hayaletini bıraktı ve Yibo, biraz daha sarsıldı. En nihayetinde dudakları onun kulağındaki soğuk gümüş küpeye dokundu, iç gıdıklayan sesiyle mırıldandı.

"Çok güzelsin, kalbim."

Yibo duyduğu bu sesle bedenini kontrolü dışında büyük sancılara, şiddetli titreyişlere kurban ederden aralıklı dudakları arasından sıcak bir nefesini Kont'un yakınında duran boynuna doğru üfledi ve sertçe yutkundu.

Sonra başını çevirip yatağın ucunda, yan yana duran ıslak gömleklerine baktı. Bir kez daha yutkundu ve Kont'un üzerindeki bedenine iliştirdi gözlerini. O an, üzerinden doğrulan adamın inip kalkan göğsü , geniş omuzları ve pürüz barındırmayan teni ona çok güzel gelmişti. Yatakta uzanan kendisinin nasıl göründüğünden habersiz, gözlerinin önündeki bedenin var olan tüm heykelleri kıskandıracak derecede kusursuz olduğuna inanmıştı. Tek eli üzerinde doğrularak ona dokunduğunda ise buz kesen parmaklarına karşılık yanan bir ten karşıladı onu.

Lord, don't move that, [Yizhan]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin