Antrenman

934 82 52
                                    

Derek: Ben çıkıyorum. Pazartesi yapılacak maç için antrenmanda olmalıyım. Gelmek ister misin?

-Hayır, eve geçsem iyi olur.

Derek: Gel, eğlenceli olur. Okul antrenmanı yarın, bugün tek başıma çalışacağım. Belki beraber oynarız.

Evde çok sıkılacağımı bildiğim için teklifi çok hevesli gözükmeyerek kabul ettim. Kıyafet çantasını ve topunu alıp bagaja koydu ve yola çıktık.

-Okulda basketbol topu var, neden kendin götürüyorsun?

Derek: Bu benim uğurlu topum. Üstünde sevdiğim birçok basketbolcunun imzası var. Keşke maçı da bu topla oynayabilsem.

Okula vardık. Soyunma odasına gittik. Derek'in giyinmesini beklemek için oturdum. Kucağıma birkaç parça kıyafet attı. Tuhaf bir bakış attım.

Derek: Ne bekliyorsun, giysene.

-Be-ben sadece izleyeceğim.

Derek: Seni seyirci olarak çağırmadım. Beraber oynarız diye çağırdım. Şimdi hadi giyin.

Üstümüzü giyindik ve sahaya gittik. Topu birkaç kez sektirip topu potadan geçirdi. O kadar uzak mesafeden sayı alması gerçekten müthişti. Topu bana attı. Tuttum ve Derek'e döndüm.

Derek: Sıra sende.

-Ben beceremem..

Derek: Dene.

Derek'in yaptığı gibi birkaç kez sektirmeye çalışıp potaya attım. Potanın dibinden bile topu potadan geçirememiştim.

Derek: Sorun yok. İlk başladığımda ben bundan daha kötüydüm.

Yanıma yaklaştı. Topu alıp bana verdi. Arkama geçip bileklerimi tuttu. Artık kollarım tamamen onun kontrolündeydi.

Derek: Şu şekilde tutman gerekiyor. Parmakların birbirine bakacak ve bükmeden atacaksın.

Kollarımı aynı anlattığı şekilde tutup topu attı. Top potadan geçti.

Derek: Bak gördün mü yaptın.

-Ben değil, sen yaptın.

Derek: Hayır top bende bile değildi.

Gülümsedi. Ben de gülmeye başladım. Topu tekrar bana attı.

Derek: Pekala, bu sefer ellemiyorum sen at.

Tamamen Derek'in söylediklerine uydum ama yine kaçırdım. Topu yakalayıp tekrar bana attı.

Derek: Bir kez daha.

Topu elime aldım ve birkaç saniye potaya baktım. Birden Derek beni belimden tutup havaya kaldırdı. Topu atıp potadan geçirdim. Beni yere indirdi. Gülmeye başladım. O da gülüyordu. Derek'in gülmesine pek alışkın değildim. Herkese karşı fazla soğuktu ama içinde hala yaşayamadığı çocukluğu yatıyordu.

Derek: Topu benden almayı başarırsan dönüşte dondurmacıya gideceğiz.

-Anlaştık.

Profesyonel bir basketbolcudan topu nasıl alacağım konusunda hiçbir fikrim yoktu ama o an cazip bir teklif gibi gelmişti. Onu yetenek veya güçle yenemeyeceğimi biliyordum. Ben de stratejik ilerlemeye karar verdim. Derek sağ elini kullanıyordu. Yani sol tarafa yoğunlaşıp yeterince hızlı davranırsam belki alabilirdim. Yapacağım şeyi hemen anlamaması için biraz almaya çalışır gibi yaptım. Daha sonra sağ tarafına koştum. Tahmin ettiğim gibi topu sol eline geçirdi, o sırada arkasından hemen dönüp soluna geçtim ve topa vurdum. Top yere düştü. Koşarak topu aldım.

-Ben kazandım!!

Derek: Benden top çalmak öyle kolay değildir, tebrik ederim.

Aslında bana topu bilerek kaptırdığını anlamıştım. Bunu anlamam gülümsememe sebep oldu.

Derek: Sözümü tutma zamanı, hadi.

Soyunma odasına gittim.

Derek: Sen git, ben pazartesiki maçın oyuncu listesine bakıp geliyorum.

-Tamam.

Soyunma odasına doğru yürümeye başladım. Yine Jackson'la karşılaştım. Her yerde onu görmek zorunda mıydım??

Jackson: Sizi gördüm. Sence bu kadar yakışıklı ve popüler bir takım kaptanının seninle takılması normal mi? Seni iki gün sonra bırakacak. Belki şimdilik bir işine yarıyorsundur. Derek asla senin gibi bir ezikle yakın olmaz. Bunu o küçük beynine yaz tamam mı? Şimdi koruyucu meleğine sığınmaya devam et, yakında yine tek başına kaldığında hesaplaşacağız.

Bunları söyleyip uzaklaştı. Gözlerim dolmaya başladı. Ardından Derek geldi.

Derek: Neler söylediğini duydum. Gerçekten seni bu saçma sapan kurt adamlık şeyi için kullandığımı düşünmüyorsun değil mi? Tamam, dışarıdan gerçekten soğuk ve berbat biri gibi göründüğümü biliyorum ama ben bunu yapacak kadar kötü biri değilim.

-Biliyorum.

Neden bilmiyorum ama Derek'e güveniyordum. Onun kötü biri olmadığını biliyordum.

Üstümüzü değiştirip arabaya döndük. Dondurmacının önünde durduk.

Derek: Neyli istersin?

-Fark etmez.

Peki diyip arabadan indi. Ses tonumdan biraz moralimin bozuk olduğu anlaşılıyordu. Jackson'ın dedikleri kafama takılmıştı. Evet Derek bunu yapmazdı ama gerçekten neden benimle takılıyordu? Onun gibi birinin benim gibi bir ezikle takılması gerçekten sorgulanacak türden bir olaydı. Birkaç dakika sonra Derek elinde iki dondurmayla arabaya bindi. Moralimin bozuk olduğunu anlıyordu ve düzeltmeye çalışıyordu. Dondurmanın birini bana verdi. Aldım ve camdan dışarı bakmaya devam ettim.

Derek: Hey.

Ona doğru döndüm. Dondurmasını burnuma dokundurdu ve gülümsedi. Burnumu koluma sildim ve ben de güldüm. Benimle takılma sebebini hala bilmiyordum ama o an beni öylece bırakıp gitmeyeceğini anlamıştım. Artık moralim düzelmiş sayılırdı. Akşam olmaya başlamıştı. Benim evini geçtik.

-Hey, evimi geçtik.

Derek: Biliyorum.

-Ama, e-eve gitmem gerek.

Derek: Stiles, evde hiçbir şey yapmayacağını biliyorsun. Yalnız kalmaktansa birlikte daha eğlenceli vakit geçiriyoruz.

Aslında haklıydı. Zaten o evde tek başıma yıllar geçirmiştim.

Forever <STEREK>Where stories live. Discover now