Özür dilerim

689 73 17
                                    

Gözlerimi açtım. Herkes başıma üşüşmüştü.

-Bir dakika. Yaşıyor muyum?

Scott: Şükürler olsun ki evet.

-Peki bir kurt adam mıyım? Eğer öyleysem Derek'le teke tek atmak istiyorum.

Derek gülmeye başladı.

-Ne? Bence eğlenceli olurdu.

Derek: Hayır bir kurt adam değilsin. Sadece acısı senin bedenini etkiledi. Biraz fazla acı çektiğin için de bayıldın.

-Hala teke tek atamayız değil mi?

Güldüler. Ortamı yumuşatmaya çalışıyordum. Zaten demin fazla gergin şeyler yaşamıştık. Derek elimi tutup kırık bileğimi iyileştirdi. Doğru söylüyorum, acısını almadı, iyileştirdi. Hala bunu nasıl yaptığını çözebilmiş değildik ama Deaton bunu gördüğünde şaşırmıştı. Bununla daha sonra ilgilenebileceğimizi, şimdi eve dönmemizi söyledi. Derek, ayağa kalkmama yardım etti ve arabaya döndük. Güneş doğmak üzereydi. Bu huzur verici hava beni rahatlatmıştı. Her yer o kadar sessizdi ki, Beacon Hills ilk kez gözüme bu kadar güzel gözükmüştü. Zihnimle savaşan bir psikopat yok, halüsinasyonlar yok, kargaşa yok, yalnızca sessizlik.

Eve vardığımızda hala okul için 2 saat uyuyabilirdim. Sınavda uyuyakalmamak için bunu değerlendirmeye karar verdim. Derek beni yatağına yatırdı, hala tamamıyla bittiğinden emin olmak için başımda bekliyordu.

-Derek, başımda zebani gibi dikilmeyi tahminen ne zaman bırakacaksın?

Derek: Tamamen iyileştiğinden emin olduğumda.

-En azından sen de yat. Böyle bekleyince sınavda, gözetmen öğretmenlere benziyorsun.

Gülümsedi ve yanıma gelip yattı. Yatakta ona döndüm.

-Hey Derek.

"Efendim" anlamında bir bakış attı.

-Teşekkür ederim. Sözünü gerçekten tuttuğun için. Ölmeme izin vermediğin için.

Derek: Söz vermesem de izin vermezdim.

Bir süre ona öylece baktım. Sadece gözlerine daldım. Bana bir şey olmasına izin vermeyecekti. Neden bilmiyorum ama beni korumak için gönderilmiş gibiydi. Bundan oldukça memnundum.
Gülümseyip gözlerimi kapattım. Gözlerim kapalı olsa da onunkilerin açık olduğunu anlayabiliyordum. Yine de kapalı tutmaya devam ettim ve üstümdeki yorgunluk, yerini uykuya bıraktı.

Derek: Stiles uyanma vakti.

-Ya daha iki saat önce bir nogitsuneyle savaşıyoruz ve şu an yine hiçbir şey olmamış gibi okula mı gitmem gerekiyor?

Sanırım olayların farkına yeni varıyordum. Jeton biraz köşeli olsa gerek.

Derek: Bunlara alışman gerekiyor sanırım. Sınavların biter bitmez okulu asabilirsin ama şimdi hazırlan.

Ayağa kalktım ve üstümü değiştirmek için dolabı açtım. Üstümdeki kan lekelerini yeni fark ediyordum. Dolaptan bir şey almak yerine Derek'in dün giydiklerini koyduğu sandalyeden bir sweat alıp onu giydim. Baya büyük olmuştu ama çok hoşuma gitmişti. Derek gibi kokuyordu. Peki ben Derek'in kokusunu nereden biliyordum?

Derek: Hey, neden dolaptan bir şey giymedin?

-Senin gibi cool olmaya çalışıyorum belki.

Güldü.

Derek: Pekala, sen bilirsin. Çok fazla düşürme kendine.

-Bundan sonra böyle. Derek Hale gibi çapkın takılacağım.

Derek: Ben mi çapkınmışım?

-Cool, bad boy, çapkın Derek Hale.

Yaptığım komik taklit yüzünden kahkaha atmaya başladı.

Derek: Bu ben miyim yani?

-Değil misin?

İkimiz de üç saniye bakıştıktan sonra gülmeye başladık.

Birlikte okula gittik. Vardığımızda sanki her şey değişmişti. Henüz iki saat önce huzur verici Beacon Hills, şimdi kasvetli bir hal almıştı. Okula girdik ve Derek soyunma odasına gitti. Bense hala girmediğim sınavlara girmek için öğretmenle konuştum. Beni yine bir etüt sınıfına aldı ve sınavları oldum. Birçoğundan yüksek bekliyordum. Güzel geçmişti. Bugünlük dört sınav yeterliydi. Son kağıdımı verip çıktım.

Derek hala antrenmandadır diye düşünüp biraz çizgi roman okumaya karar verdim. Okumak için yere oturacakken karşıda bir liste gördüm. Listeyi okuyabilmek için yanına gittim. Bu yarınki maçın listesiydi ve listede Derek yoktu. Nasıl oluyor da takım kaptanı maç listesinde olmayabiliyordu? Listenin fotoğrafını çekip Derek'i bulmaya gittim. Onu bulduğumda antrenmandaydı. Yanına koştum.

Elimdeki telefondan fotoğrafı göstererek:
-Bu da ne demek şimdi?

Morali fazlasıyla bozuk gibiydi.

Derek: Aa, o mu? Biliyorum.

-Sen nasıl oynayamazsın? Derek, sen takım kaptanısın.

Derek: Ben oynamak istemedim. Hazır hissetmiyorum.

-Yalan söylemeyi keser misin?

Derek: Koç oynamamı istemiyor. 

-Ne?

Derek: Son bir haftadır antrenmanları asıyorum diye bir nevi beni oynatmayarak ceza veriyor.

-Antrenmanları benim yüzümden kaçırdın.

Derek: Stiles, sen o haldeyken antrenmanı düşünmemi beklemiyordun herhalde değil mi?

İç çektim.

Derek: Bak Stiles. Nogitsune olayı çıkmadan önce de senin için astığım bütün antrenmanlar için her saniyesine değerdi. Bunun için suçlu hissetme. Alt tarafı bir maç.

Tam bir aptal gibi hissediyordum. Benim yüzümden tek sevdiği şeyden de uzaklaşıyordu. Benim dertlerimle uğraşması yetmezmiş gibi karşılığını da bu şekilde alıyordu. En büyük rakibi olan takımla maçta oynayamayarak.

Boynuna sarıldım.

-Özür dilerim.

Forever <STEREK>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin