Lunapark

566 59 36
                                    

Önümüzdeki o birkaç günde Scott birkaç kez beni görmeye gelmişti. O da sık sık kendimi suçlamamam konusundaki konuşmaları yapıyordu. Benim için endişelendiği barizdi. Ben yine kendimi odaya kapatmış şekilde bunları düşünürken Derek odaya girdi.

Derek: Stiles. İki gündür doğru düzgün bir şey yemedin. Tamam, istersen tek kelime etme ama lütfen birlikte bir şeyler yiyelim. Senin için endişeleniyorum.

Yüz ifadesi bile gerçekten moralinin bozuk olduğunu belli ediyordu. Kalan bütün ömrümü bu şekilde geçiremezdim. Zaten ben bir şey yapmadıkça bu duygu da üstümden gitmeyecekti. Teklifi kabul ettim. Üstümü değiştirme tenezzülünde bile bulunmadan elime bir hırka alıp Derek'in yanına gittim. Birlikte arabaya bindik ve sürmeye başladı. Henüz tek kelime etmemiştik. Konuşmak istemememi anlayışla karşılıyordu. Zaten o günden beri hep yanımda olmuştu.

Bir hamburgercide durduk. En sevdiğim yemeğin hamburger olduğunu biliyordu. İçeri girdik ve siparişleri verip oturduk. Bir süre öylece birbirimize baktık. Sonunda konuşmayı ben başlatmak istedim.

-Derek, ben üzgünüm. Sanki senin suçunmuş gibi kendi olaylarımı sana yansıttığım için.

Derek: Sorun değil. Seni anlıyorum, yani en azından anlamaya çalışıyorum.

-Söz veriyorum artık düzeleceğim. Kalan tüm hayatımı bu şekilde geçirmek istemiyorum.

Gülümsedi. Siparişleri alıp yemeye başladık. Pek içimden gelmese de üzgün durmamaya çalışıyordum. Hamburgerlerimizi bitirdik ve arabaya döndük. Bir süre ilerledikten sonra evin yolunu geçtik.

-E-evi geçtik.

Derek: Günlerdir zaten evdesin.

-Nereye gidiyoruz?

Derek: Gidince görürsün.

Aslında merak etmiştim. Camdan izlemeye başladım. Biraz sonra durduk. Benim olduğum camda hiçbir şey yoktu. Derek'in tarafına döndüm ve lunaparkı gördüm. Yüzümde ufak bir heyecan tebessümü oluştu. Yıllardır lunaparka gitmemiştim, son gittiğimde babam beni götürmüştü. Yüzümde hem heyecan hem de biraz babamla geçirdiğim anıların getirdiği hüzün oluştu. Arabadan indi.

Derek: Hadi.

Ben de indim ve yanına gittim.

-Lunapark mı? Pek senlik gibi durmuyor.

Derek: Ama sen seviyorsun değil mi?

Başımı salladım. Batmaya başlayan güneş güzel bir manzara oluşturmuştu. Lunapark fazla kalabalık değildi, hatta bizim dışımızda on kişi falan vardı. Derek birkaç bilet aldı.

Derek: Hangisini istiyorsun?

Biraz bakındım. Her şey ya fazla sıkıcı ya da fazla heyecanlıydı. Önce basit bir şeyden başlayıp sonrasına o sırada karar verebileceğimi düşündüm. Küçük tezgahlar vardı. Silahla hedefi vurup oyuncak kazanmak türü şeyler. O tezgahı işaret ettim.

Derek: Pekala.

Birlikte tezgaha gittik ve Derek bileti uzattı. Tezgahtaki görevli kızın gözleri Derek'teydi. Belki de benim de orada olduğumun bile farkında değildi. İç çekip sağa sola bakındım.

Derek: Hey, daldınız sanırım.

Kız: Aa, üzgünüm.

Kız sersemledi ve telaşla üstünü başını düzeltti. Renkli gözlü, kumral bir kadındı. Ortalama bizim yaşlarımızda sayılırdı.

Kız: Karşımda sizin gibi biri olunca dikkatimi toparlamak pek kolay olmuyor.

O an kadına bağırmamak için kendimi zor tuttum. Sinirimi saklamaya çalıştım. Kız hala gözlerini ayırmadan ona bakıyordu. Hey, burada bir Stiles daha var ama sanırım kimsenin umrunda değil. Derek yalandan bir gülümseme attı. O an keşke Derek'in ağzını kırsaydım da gülmemiş olsaydı.

Forever <STEREK>Where stories live. Discover now