23

12.1K 576 359
                                    

Elimdeki, Emel'in bana verdiği karta baktım. Bilgisayarın klavyesine zorlukla muayenehanesinin ismini yazdım. Özel Özdemir Göz Merkezi. Kaşlarımı kaldırdım, hayal edebileceğimden çok daha zengin olmalıydı ama gerçi bunu giyinişine ya da kullandığı arabaya bakarak da söyleyebilirdim. Karşıma çıkan ilk seçeneklerde doktorlar arasında Emel Özdemir adını görememiştim ama arama motorunun ikinci sayfasında çıkan seçenekte direkt olarak fotoğrafıyla beraber görmüştüm. Vesikalık, sıradan bir fotoğraftı, yine de güzeldi bu yüzden Erdem'le evlenmiş olduğuna hiç şaşırmıyordum. Ancak onun gibi bir kadın bunu başarırdı. Tabii, söylediklerine bakılırsa bu bir başarı değildi.

Karttaki numarayla sitedeki numara eşleşiyordu ve daha önce dikkatimi çekmemişti ama muayenehane Erdem'in çalıştığı hastaneye, doğal olarak da evlerimize oldukça yakındı. Karttaki adresle eşleştiğini onaylayıp bilgisayarı kapattım ve hazırlanmak için masadan kalktım. Bir tenis eteğiyle ince bir hırkayı üstüme geçirdikten sonra saçlarımı taradım ve biraz düzgün görünmek için makyajımı yaptım. Gerçi gözlerimin altı hala mordu ve saçlarım elektrikliydi.

Sırt çantamı da sırtıma geçirdikten sonra, kütüphaneye diyerek çıkabilirdim. Anlaşılan bugün de üç saatten fazla uyumayacaktım. Zaten az kaldığı için önemli değildi.

Gideceğim yere yaklaşmıştım, büyük bir hastane benzeri bina vardı ama üstünde kocaman satılık yazan bir afiş vardı. Telefonum tam olarak o binayı gösteriyordu. Muhtemelen satılacaktı ama iş yapmaya devam ediyordu. Omuz silkip yoluma devam ederken telefonumun çalmasıyla duraksadım. Erdem.

"Nerdesin Asya?" Kaşlarımı çattım. Başımın üstünde kargalar gaklamaya başlamıştı ve evden çıkarken günlük güneşlik olan hava yağacak gibi olmuştu.

"Beni mi özledin?" İç geçirme sesini duyuyordum. Elimi gözlerime siper edip gökyüzüne baktım. Kargalar benim üstümden göç etmeye karar vermiş gibiydi.

"Konuşmamız lazım, nerdesin?" Bu cümle kendimi önemli bir iş insanı gibi hissettirdiği için gülümseyip dudaklarımı yaladım.

"İş üstündeyim."

"Ne işi?"

"Göz muayenesine geldim. Bir önceki doktorum iyi değildi. Sonra konuşalım." Bir şey söylemesine izin vermeden görüşmeyi kapattım ve girişteki güvenliğe döndüm.

"Açık, değil mi?" Adam yüzüme bakmadan telefonuyla uğraşmaya devam etti.

"Randevunuz varsa girin."

"Var tabii ki." Adam benimle ilgilenmiyor olmasına rağmen omuzlarımı dikleştirip yalanımı pekiştirdim ve içeri girdim. İçeri adımımı attığım anda Emel'le göz göze geldim. Beni görür görmez dişlerini göstererek güldü ve kaşlarını kaldırdı. Resepsiyondaki kadın bir Emel'e bir bana bakıp omuz silkerek bilgisayar ekranına geri döndü. Hırkamın cebindeki telefonum titrerken arayanın Erdem olduğunu biliyordum ama görmezden gelip Emel'e yaklaştım. Emel elini uzattığında sıktım.

"Seni burada gördüğüme çok sevindim." Başımı aşağı yukarı salladım ve içimden cevap verdim: Ben de seni burada bulduğuma sevindim.

Bekle. Sevindim mi? Emel'i burada bulmam, Erdem'in tam olarak Emel'in anlattığı biri gibi olduğu anlamına geliyordu. Erdem karısına şiddet uygulamış ve bir kadının hayatını mahvetmiş bir psikopattı. Ve ben onunla gereğinden fazla baş başa kalmış, bana zarar vermesi için birden fazla şans vermiştim. Evime girmişti, evimi ve okulumu biliyordu. Ağzımda ekşi bir tat belirdi ve görüşüm dalgalanmaya başladı.

Yüz ifadem değişmiş olmalı ki Emel'in de gülümsemesi soldu. Midem bulanmaya başlamıştı. Elimi Emel'den kurtarıp oturmak için bir yer bakınırken Emel eliyle omzumu tuttu ve beni çıkışa çevirdi.

Rebel | Daddy IssuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin