13

12.9K 494 265
                                    

Ayaklarımı masadan aşağıya sallandırıp gözlerimi kapattım. Erdem'le öpüşme anımızı gözümde canlandırıp duruyordum. Sınavıma bir aydan az kalmıştı, artık okula bile gitmiyorduk ve aklımı şimdilik sadece bu meşgul ediyordu. Kolları vücudumu sarmıştı, beni öpüyordu, karşılık veriyordu. Ama ben aptal olduğum için adamın üstüne tırmanmaya çalışıyordum. Tekrar kendime sinirlenerek gözlerimi açtım ve masadan inip sandalyeme oturdum. Erdem'e aşık değildim, onun hakkında bir şey bile bilmiyordum. Sadece onun görünüşü çok iyiydi ve biraz onunla olmak istiyordum. Başımı iki yana sallayıp kalemi elime aldım ama çalan telefon dikkatimi dağıtıp beni heyecanlandırmıştı bile. Ama arayan kişi Beyza'ydı.

"Acil buluşmamız lazım. Çok acil." Sesi telaşlı geldiği için oturduğum yerden kalkıp üstümü giymek için dolabımı açtım bile.

"Nerede?" Elime gelen ilk pantolonla kısa üstü çekip çıkarırken Beyza da ikimizin evine de en yakın kahve dükkanının adını söyleyip kapattı. Ben de üstümü değiştirip saçlarımı düzgünce bağladıktan sonra anneme deneme almam gerektiğini söyleyip hızlı hızlı evden çıktım.

Kafeye geldiğimde Beyza çoktan orada oturuyordu ve gerçekten gergin görünüyordu. Beyza'nın gergin olması normal bir şey değildi. Hızlı adımlarla karşısına geçtiğimde daldığı yerden gözlerini kaldırdı ve dudağını ısırıp gözlerini kocaman açtı.

"Ne yapacağımı bilmiyorum." Heyecanlı heyecanlı konuşmaya başladığında arkama yaslandım. "İngiltereden biriyle konuşuyorum demiştim ya?" Kaşlarımı kaldırdım.

"Seri katilmiş, yakalanmış ve son konuştuğu kili sen miymişsin?" Beyza durup gözlerini kırpıştırdı.

"Bir gün üçüncü sayfada soğukkanlı psikopat katil olarak seni görürsem hiç şaşırmayacağım." Gülüp omuz silktim. "Adam buraya geliyor. Türkiyeye. Beni görmeye." Çenem şaşkınlıktan aşağı düşerken doğrulup Beyza'ya yaklaştım.

"Adama büyü mü yaptın? Ne zamandır konuşuyorsunuz?" Beyza gülümsedi.

"Üç ay falan oldu. Haftasonu için geliyor." Gülümseyip bir şey ima etmeye çalışıyor gibi kaşlarımı kaldırıp-indirdim.

"Ne yapacaksınız bütün haftasonu?" Beyza koluma vurdu ama gülümsemesini durduramıyordu.

"Adam benim Müslüman olduğumu ve başörtülü falan olduğumu biliyor. Ayrıca hiç cinsellikle ilgili bir şey konuşmadık. Hiç. Öyle bir amacı olmadığına eminim." Dudaklarımı büzdüm.

"Üç ay boyunca hiç cinsellikle ilgili bir şey konuşmadıysa belki psikopattır ve seni öldürmeye geliyordur." Beyza'nın yüzü birden ciddileşti.

"Ben de onu diyecektim." Ellerini bir araya getirip parmaklarıyla uğraşmaya başladı. "Buluşmak istiyorum ama ya adam delinin tekiyse? Bana hep yalan söylediyse?" Ellerimi çeneme koyup düşnmeye başladım.

"Ben de geleyim, sizi izlerim uzaktan. Bir sorun olursa polisi ararım." Beyza dişlerinç göstererek güldü. Dişleri çok düzgündü, açık yeşil gözleri kısılıyordu. Gerçekten şaşırtıcı derecede çok güzel bir kızdı.

"Ben de ondan bahsediyorum. Ama ölüm kalım meselesi. İlla gelmen gerek." Gözlerimi devirip tekrar arkam yaslandım ve garsonu çağırmak için el hareketi yaptım.

"Bunun için mi beni buraya kadar getirdin, mesajla da kabul ederdim. Gizli ajan gibi, süper." Garson yanımıza yaklaşırken aklıma gelen şeyle gözlerimi kocaman açıp Beyza'ya baktım. "Haftasonu derken yarından mı bahsediyorsun?" Beyza bu sefer bana hiç de güzel gelemeyen bir şekilde gülümsedi.

"Evet." Bunu daha çok evt gibi söylemişti.

"Sen-"

"Buyrun." Garson lafımı böldüğünde sinirli bakışlarımı Beyza'dan çekip gülümseyerek garsona döndüm. Yakışıklıydı. Gülümsemem yüzüme yayılmıştı.

"Patates kızartması ve kola alayım ben." Çocuk da gülümseyerek başıyla onayladı ve Beyza'ya döndü ve onun da siparişini aldıktan sonra arkasını dönerken bana son kez bakmıştı. Kendimden memnun bir şekilde tekrar Beyza'ya döndüm. "Tamam. Geleceğim, yarın." Beyza kahkaha attı.

"Moralinin düzelmesi sadece bir yakışıklı çocuk görmene bağlı." Omuz silktim. Erdem'den umudu kessem iyi olurdu, bayağı bir rezil olduğum düşünülürse bir daha beni ciddi anlamda görmek isteyeceğini sanmıyordum zaten.
***

Ertesi gün sevimli bir makyaj yapmaya çalışırken nerede buluşacaklarını söyleyen Beyza'yla konuşmaya devam ediyordum.

"Sakın geç kalma. Bu ölüm kalım meselesi."

"Tamam." Bunu tamaaaaammmm şeklinde söyleyip telefonu kapattım. Rujumu sürdükten sonra peçeteyi öpüp kütüphaneye gidiyor gibi sırt çantamı yanıma aldım. Bir yandan da sırf bugün ders çalışmadığım için istediğim netleri yapamayacaksam üniversiteye gitmemeyim zaten diyerek kendimi rahatlatıyordum.

Adam -adı Dylan'dı- gece ülkeye gelip sahile yakın bir otelde oda tutmuştu ve şimdi de sahilde buluşacaklardı. Ben de sahilde öylesine dolaşan biri gibi davranacaktım. Görevim oldukça basitti.

Sahile geldiğimde Beyza'yı aradım, nerede olduğunu gördüm ve ben de orada oyalanmaya başladım. Fotoğraflarını gördüğüm adamın Beyza'ya yaklaştığını görebiliyordum, Beyza da gözlerini kısmış -miyop- adamı görmeye çalışıyordu. Adam zaten yakışıklıydı, bunu biliyorduk ama bayağı da uzundu. Erdem'den falan daha uzun olmalıydı. Vay be. Beyza'ya bak sen. İç geçirdim. El sıkıştılar ve konuşmaya başladılar. Adam senin için ülke değiştirdi ve sen adamı ilk gördüğünde sarılmak yerine elini sıkıyorsun. Kendi kendime gözlerimi devirip denize bakan banklardan birine oturdum. Boş bir bank tabii ki yoktu, ben de bir kadının yanına oturdum ve Beyza'ya bakmaya devam ettim. Adam gayet düzgün görünüyordu, bir tehlike arz ettiğini sanmıyordum ama yine de izlemeye devam ettim. Arkalarına çok iyi tanıdığım beyaz araba park edene kadar. Ve gerçekten de içinden Erdem çıkmıştı. İstemsizce nefesimi tuttum ve izlemeye başladım. Arabanın önünden dolaşıp yolcu kapısını açtı. İçerden siyah stilettolarla kırmızı elbiseli bir kadın çıktı.

Erdem kadının elini tutarak onu indirdikten sonra arabanın kapısını kapattı ve anahtarları yanlarıma gelen valeye verdi. Düzgün düşünebilme kabiliyetimi kaybederek ayağa kalktım. Beni daha geçen gün öpmüştü. Bu hiçbir şey ifade etmiyor muydu? Benim için ediyordu çünkü. Yanlarına yürürken aklımdan ne geçiyordu bilmiyordum ama koşuyor gibi bir halim vardı.

"Selam, Erdem." Yüzümdeki kocaman gülümsemeyle yanlarına yetiştiğimde ikisi de durup yüzüme bakmaya başlamıştı. Kadının yüzündeki gülümseme sabitti ama Erdem'in dudakları birbirinden ayrılmıştı bile.

"Ah," Hemen toparlayıp kadına döndü. "Bir saniye." Elini kadının belinden çekip bana döndüğünde birkaç adımla kadından uzaklaştım ve o da yanıma geldi. "Asya. Nasılsın?" Resmi bir ses tonuyla konuşmaya devam ettiğinde yüzümdeki gülümsemeyi sildim.

"Yardımına ihtiyacım var." Sesimi mümkün olduğunca inceltmiştim ve gözlerimi irileştirdim. "Bu ciddi bir şey. Yardım edecek kimse yok sanıyordum ama sonra seni gördüm." Erdem kaşlarını çattı.

"Asya, ne yardımı? Gerçekten gitmem lazım."

"Ölüm kalım meselesi. Yemin ederim." Göz ucuyla arkasında bizi bekleyen kadına baktım. "Bu randevunuzu erteleyemez misin? Gerçekten ölüm kalım meselesi ve sen de yardım etmezsen ne yaparım bilmiyorum." Yüzü ciddileşmeye başlamıştı.

"Sorun ne?" Kafamı çevirip Beyza'yı aradım. Adamla hala durdukları yerdelerdi.

"Beyza. Şu adamla internetten tanışıp buluştu. Ama adamla ilgili yanlış bir şey öğrendim. Beyza'ya haber verecektim ama telefonlarımı açmayınca buluşacakları yere geldim. Ama geldiğimde çoktan buluşmuşlardı, şu an ne yapabilirim ki?" Güçsüz bir nefes verip dudaklarımı birbirine bastırdım. Mümkün olduğunca masum ve çaresiz görünmeye çalışıyordum -ki çok zordu. Erdem çaktırmamaya çalışarak Beyza ve Dylan'ın olduğu yere bakıp tekrar bana döndü.

"Burada bekle." Arkasındaki kadının yanına giderken bana geri döneceğini biliyordum. Kadına bakmadan Beyza'lara döndüm. İkisi de oldukça keyifli görünüyordu. Ve eğer polisi aramak zorunda kalırsak, başım gerçekten beladaydı.
***

Bu bölümü yazarken aklımdan ne geçiyordu,,,,,,,,,,

Rebel | Daddy IssuesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin