1."Gülmek sana yakışıyor Bay Seonghwa."

2.1K 171 312
                                    

Evet ilk Seongjoong ficim.. Çok heyecanlıyım uzun zamandır yazmak istiyordum hatta bazı ficlerimi Seongjoong olarak başlayıp shiplerini bile değiştirdim. Buna nasipmiş ♡

Bu ficte Hongjoong 29, Seonghwa 24 yaşında olacak, Wooyoung da 23. Yeri geldikçe bilgilendirme yapacağım zaten.

Bu yaş farkı olmak zorunda çünkü 29 bile aslında bu meslek için az bir yaş, uzun bir yol kat ederek bu mertebeye geliyorsunuz.

İç karartıcı bir fic olmayacak aa psikiyatristte geçiyor gibi düşünmeyelim tabii ki dram olur illa ama Wooyoung varken aşırı melankolik bir fic olmaz zaten hiçbir zaman.

Umarım severek okursunuz. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. ♡

~

"Hyung."

"Hyung!" 

Wooyoung'un sesini her ne kadar duysam da duymamayı tercih ederek uykuma devam etmeye çalıştım. 

"Ah~" diye sinirli bir iç çekişten sonra başımı koyduğum yastığın altımdan çekildiğini hissetmiş, uyuşukça gözlerimi aralamıştım. Çok geçmeden yastık yüzüme pat diye inince neye uğradığımı şaşırarak kalkmıştım tamamen. 

"Park Seonghwa!" diye bağırmış, yatakta üstüme çıkıp yastıkla beni boğmaya başlamıştı Wooyoung. "Geç kalacaksın diyorum, kime diyorum?!" 

İstemeyerek de olsa artık uyandığım için yüzümdeki yastığı sıkıca kavrayıp Wooyoung'la beraber yatağın diğer tarafına savurmuştum.

"Çok saygısız oldun." dedim yarım yamalak. Muhtemelen gözlerim dün zar zor uyuyabildiğim için şişmişti, saçlarım dönüp durduğum için dağılmıştı, göz altımdaki morlukları düşünmek bile istemiyordum. 

Uyku sorunlarım vardı. Ne kadar yorgun da olsam uyuyamıyordum bir türlü. 

"Hadi hadi. Kalk da bir duş al şu hâline bak, ben de kahvaltı hazırlayayım bize. Sonra çıkarız." demişti yataktan zıplayarak kalkarak. Cıvıl cıvıl sesi yüzümü buruşturmama sebep olmuştu. 

Duş almak gerçekten istemiyordum. 

Yataktan çıkasım da yok. 

Derin bir nefes vererek yatağa geri bıraktım kendimi. "Gitmeyeceğim." dedim gözlerimi kapatıp. 

"Hyung.." 

Wooyoung'un sesi bu sefer neşeden uzak geliyordu. Onu kaç seferdir hayal kırıklığına uğrattığımı bilmiyordum. Üzülmesi beni de üzüyordu. Ama gerçekten o enerjiyi bugün kendimde bulamıyordum. 

"Bir daha randevu alamazsam ne olacak?" diye sordu daha çok kendi kendine. Wooyoung bu psikiyatrist işleriyle üç aydan beri cebelleşiyordu. Benim için çabalıyordu, vakit ayırıyor oradan oraya koşturuyordu. 

Kendimi kötü hissediyordum, ona çabalarının bir karşılığını vermek istiyordum istemesine. Yine de korkuyordum. Birine kendimi açacak olmak, beni tüm çıplaklığıyla tanıyacak olmasını bilmek beni geriyordu. Üstelik uğraşmak da istemiyordum. Her hafta evden çıkmak zorunda kalacaktım. Kenime dikkat etmem gerekecekti, paspal gibi gözükmek istemiyordum. Ama benim parmağımı kıpırdatacak dahi hâlim olmuyordu.

"Hyung lütfen...Bir kere gidelim en azından, sonra istemezsen bir daha hiç gitmeyeceğiz söz veriyorum sana." diyerek kolumu sarsmıştı yavaşça Wooyoung. Şu an gözümü açsam bana kaşlarının altından yavru köpek gibi baktığını, dudaklarını büzdüğünü bilecek kadar uzun zamandır tanıyordum onu. 

the forbidden  // seongjoong ☆Där berättelser lever. Upptäck nu