21. "Bu yüzüğü yeni almadım."

561 91 56
                                    

Tuttuğum elini yaklaştırıp göğsüme yasladım. Kalbim heyecandan yerinden çıkacakmış gibi atıyordu dakikalardır ve bunu ona da göstermek istedim.

Elinin sıcaklığı göğsüme vurdukça kalbim daha hızlı attı sanki. Gözlerimi kapatıp sonsuza dek bu anda kalmak istedim.

"Benimle evlenir misin Hongjoong?"

Hongjoong donakalmıştı adeta. Göğsümdeki elini zorlukla kendine çekti. Yutkundu. "B-ben..." 

Oturduğum sandalyeden kalkıp masadaki kutuyu aldım tekrardan. Ardından onun yanına giderek bir dizimin üstüne çöktüm. Cümlesine başlayamadan sustu. 

"Bu yüzüğü yeni almadım Hongjoong." dedim. Gözleri dolmuştu elini ağzına kapattı. Elinin titrediğini görebiliyordum. Açıkçası ben de çok heyecanlıydım. "Yüzüğü iki ay önce aldım. Sana vermenin en güzel planını kurmaya çalışıyordum. Böyle olmasını istememiştim." 

Ağlamaya başladığında benim de gözlerim dolmuştu. Bu yüzüğü alırken kafamda o kadar güzel şeyler vardı ki. Hiçbirini gerçekleştirememiş olmak canımı sıkıyor bir yandan artık Hongjoong'un teklifimi geri çevirebileceği olasılığı mideme yumruk yemişim gibi hissettiriyordu. 

"Evlen benimle Hongjoong. Ne gerekiyorsa yapmaya hazırım." 

Hongjoong diğer elini de yüzüne kapatmış, hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Sanki biri kalbimi sökmüş avucuyla sıkıyor gibi hissediyordum. Nefesim kesiliyordu. O karşımda böylesine ağlıyor, ben hiçbir şey yapamıyordum. 

Bileklerine uzanıp yüzünden çekmeye çalıştım. Kendini daha çok sıkarak bana engel olmuş en son ısrarıma dayanamayıp ayağa kalkmış, benden uzaklaşmıştı. 

"Y-yapamam. Benden bunu isteme." Sırtı bana dönüktü. Kutuyu masaya bırakıp ayağa kalktım. Nabzım çok yüksek atıyordu ve ben sabrımı kaybediyor gibiydim. 

Olanlar tamamen saçmalıktan ibaretti. Beni seviyordu. Benim onu sevdiğimi de anlamış olmalıydı artık. O zaman yapamadığı şey neydi tam olarak? Bir avuç insanla bunu konuşup onları sevgime ikna etmek bu kadar imkansız mıydı? Yoksa olay saçma sapan tabularından mı ibaretti? 

"Neyi yapamıyorsun tam olarak?" diye sordum. Ona yaklaşırken. Sesimin kızgın çıkmasına engel olamamıştım. Şaşırarak bana döndü. Hala ağlıyordu, gözlerini sildi avuç içlerine. "Vazgeçmek bu kadar kolay mı yani senin için?" 

Kaşlarını kaldırıp inanamıyormuş gibi baktığında ben de aynı şekilde ona diklendim. "Sence kolay mı?" diye sorduğunda baştan aşağı kendini işaret etmişti. "Çabaladığını görmüyorum." dedim hemen sorusuna karşılık. 

Hah'layarak yanımdan geçip benden uzaklaştı. "Bilmediğin şeyler var Seonghwa." dedi sadece. Bu cümle şalterlerimin atmasına yetmişti. "Anlat o zaman Hongjoong!" diye bağırdığımda yerinden sıçramıştı. "Neyi saklıyorsun ki sonuçta her şey bitmedi mi?" 

Onu korkuttuğum için kendimi berbat hissediyordum ama elimde değildi. Gerçekten elimde değildi. Her şeyi daha farklı planlamıştım ama o kadar kırgındım ve bunu gösteremiyordum ki bunu dışarıya sinir olarak çıkarıyordum. Muhtemelen sonradan çok pişman olacaktım. 

"Beni şu an sevmenin sebebi benim mesleğimden dolayı sana yaklaşımım. Anlıyor musun?" 

Bu sefer gülen taraf bendim. "Bu dediğine kendin inanıyor musun sen?" dedim alaylı bir şekilde. Ardından ona yaklaştım tekrar. Sakinleşmeye çalışıyordum bir yandan. İyice yanına geldiğimde elimi Hongjoong'un beline koydum. "Her hastana sakinleşsin diye sarılır mısın?" dediğimde diğer elimi de beline koymuştum. Özlediğim vanilya kokusu burnuma dolduğunda saniyelik de olsa gözlerimi kapatıp tadını çıkarmıştım. Ellerimi belinden yavaşça omuzlarına çıkarttığımda gözlerine bakmış, ardından dudağının kenarına küçük bir öpücük bırakmıştım. "Her hastanı öper misin Hongjoong?" Gözlerini kapatmış, yeniden ağlamaya başlamıştı. O ağladıkça sinirleniyordum. Düşen her bir göz yaşı içimden bir parça koparıyordu. Bilmiyordu. "Hm? Söylesene." Başını neredeyse omzuma koyacaktı ama sonra aniden eliyle göğsümden iterek uzaklaştırdı. 

the forbidden  // seongjoong ☆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin