19. "Sana bağımlı oldu."

554 85 87
                                    

Hongjoong

Sabah Taeyong'dan aldığım telefonla birlikte iyice gerilen sinirlerim şu anda oturduğum toplantı masasında gerginliğe dönüşüyor, karnımı ağrıtıyordu. Beni neyin beklediğini anlayamamıştım henüz. 

Taeyong benden sonra buradaki en kıdemli uzmandı. Benim olmadığım zamanlarda kurumun sorumluluğu ona aitti ki bu yetkiyi de ben ona vermiştim. Üniversitenin başından beri koruduğumuz dostluğumuz oldukça sağlamdı. Ona canımı emanet edecek kadar güvenir, bir o kadar da sevip sayardım. O da aynı şekilde beni görürdü. Bu sabah açtığı telefonda sesinin sıkkın gelmesinden anlıyordum bir şeylerin ters gittiğini. 

Bir toplantı ayarladığını toplantıda detayları konuşacağımızı söylemiş, başka hiçbir şey dememişti. 

Herkes gergince birbirini süzüyor, birinin lafı başlatmasını bekliyordu gözlemlerime göre. Taeyong sandığımdan çok daha üzgün duruyordu. 

"Evet." dedim dikkatleri üzerime toplamak adına. "Konu nedir?" 

Karnımın ağrısı arttıkça, kimse konuşmadıkça daha da geriliyordum. Sorumun üzerine herkes Taeyong'a bakmaya başladığında konuşmayı yapacak kişinin arkadaşım olduğunu anlayabilmiştim. 

Taeyong derin bir nefes alıp boğazını temizledikten sonra konuştu. "Irene hanım, rica etsem görüntüleri Bay Kim'e gösterir misiniz?" dediğinde gözlerim hemen diğer tarafımda önünde dizüstüsüyle oturan Irene'e kaydı. 

Irene utana sıkıla laptopu önüme doğru ittirdiğinde ekrandaki videoya baktım. Gözlerimi masada gezdirip herkese baktıktan sonra videoyu oynattım. 

Merkezin eksi birinci katındaki otoparka ait kamera kaydıydı. Ses yoktu. Videodaki olaylar daha gelişmeden anlamıştım her şeyi şimdi. 

Seonghwa asansörden koşarak geliyor, arabamın önüne gidiyor, soluklanıyordu. Devamını bilsem bile izlemeye devam ettim. Başımın büyük bir dertte olduğunun farkında olsam dahi olacakları düşünmek istemedim. Seonghwa'yı izliyordum sadece. 

Kendi kendine gülüyor, yerinde ufak ufak adımlar atıyordu. Heyecanını hissedebiliyordum. Her şeyi hatırlıyordu artık. Bana anlatmak için gelmişti. Ne kadar da mutluyduk halbuki o gün ikimizde. 

Asansörden bu sefer ben çıkıyordum, çantamda bir şeyler arayarak ilerliyordum. Seonghwa'yı görüyordum. Yanına gidiyordum. Öpüşüyorduk. 

Bilsem dahi izledim kaydı sonuna kadar. Video bittiğinde laptopu kapatıp iş arkadaşlarıma baktım. 

Taeyong bu can sıkıcı ortamı daha fazla germek istemediğinden olsa gerek lafa girişti. 

"Bay Kim, şimdi söyleyeceklerimi lütfen şahsınıza hakaret olarak algılamayın. Teyit amaçlı soruyorum. Videoda ilişkinizin bulunduğu kişi danışanınız Park Seonghwa'dır. Doğru mu?"

Kuruyan dudaklarımı ıslatıp yanıtladım onu. "Doğru." 

"Park Seonghwa sizden şu anda aktif olarak destek almaya devam etmektedir, doğru mu?"

"Doğru." 

Ellerimi saçıma atıp karıştırmaya başladım. Meslektaşlarımın bu kadar üzgün olma sebeplerini anlayabiliyor olmak kendimi suçlu hissettiriyordu. 

"Etik kuralları çerçevesinde bir danışanınızla romantik veya cinsel anlamda bir ilişki içinde olmamanız gerektiğini biliyorsunuz." 

Taeyong gözümün içine bakıyordu konuşurken, ses tonu azarlar veya kızar gibi değildi. Daha çok neden yaptığımı sorguluyor gibiydi. 

the forbidden  // seongjoong ☆Where stories live. Discover now