Vinterens Gåte

1.6K 177 537
                                    

|Vinterens Gåte: Kışın gizemi|

-

Pencere kenarında oturan uzun beden, önündeki sınav kağıdına düşünceli gözlerle bakarken elindeki kalemi tek eliyle ustaca döndürüp diğer eliyle şakağının ardındaki siyah tutamları kaşıdı. Bakışları kağıttan pencereye döndüğünde gözleri dışarıdaki büyülü manzaraya takılmıştı. Stavanger üniversitesinin kampüsüne büyük bir sessizlik hakimdi. Vizeler başlamış, neredeyse tüm öğrenciler sınıflarda sorumlu oldukları ara sınavlarla cebelleşiyordu. Dışarıda ise durum çok daha farklıydı.

Lapa lapa yağan karın ev sahipliği yaptığı Norveç'in her bir yanı bembeyaz bir örtüyle kaplanmış; koyu kahve ağaçların dallarında biriken bembeyaz kar, çam ağaçlarının üstüne bir tül gibi düşmüştü. Gökten düşen iri iri kar taneleri yerle buluşurken soğuktan ağaç kavuklarına saklanan kuşların cıvıltısı, karın beyazlığıyla süslenmiş olan ağaçların arasında yankılanıyordu. Yanındaki pencereden çatıları karlarla kaplanmış kahverengi kısa evleri görebiliyordu. Hava çok soğuktu.

Dizlerine kadar kara batan öğrenciler bu duruma alışmış bir halde fakültenin sıcak havasına kendilerini bıraktıklarında kara bulanmış botları yüzünden düşme tehlikesi geçirmemeye dikkat ederek sınavlarının olduğu dersliklere geçiyorlardı.

Kar... o kadar güzel, o kadar hoş yağıyordu ki sanki kampüsteki sık ağaçların arasında sessiz sessiz yağmakta olan kara eşlik eden soğuk bir kış masalı ezgisi yankılanmıştı o an. Xiao Zhan parlayan gözleriyle pencerenin hemen ardında yağmakta olan inci tanelerine bakıp ardından sınav kağıdına döndü.

Oslo'dan döndükten sonra vizeleri başlamış ve 3 gün su gibi akıp geçmişti. O kadar tuhaf bir sınav programı hazırlanmıştı ki her bir bölümün sınav saatleri art arda olduğu için 3 gün boyunca Zhan, Yibo'yu görememişti. Çünkü Zhan sınavdan çıktığı gibi İngiliz dili ve edebiyatı okuyanların hemen ardından sınava girdiğini öğreniyordu.

Önceden farklı bölümlerin sınav tarihlerini umursamıyor, sınav programını yapanlara kızmıyordu bile.

Ancak o zamanlar Yibo yoktu. Şu anda ise bu programı hazırlayanlara kızması için çok büyük bir sebebi vardı.

Son soruyu da işaretledikten sonra kağıdını kontrol edip yavaş adımlarla oturduğu sıradan kalktı. Sınıfta kendisiyle beraber kalan birkaç öğrenciyi ardında bırakıp sınav görevlisine kağıdını teslim ettikten sonra oflayarak sınıftan çıktı.

Koridora çıktığında kapısı açık olan dersliklerden yükselen kağıt hışırtıları ve arada bir gelen kalem seslerinden başka bir ses yoktu.

Dışarıda yağan karın verdiği güzel sessizlik varken fakültenin içerisi farklı bir sessizliği taşıyordu. Yavaş yavaş merdivenleri indi. Giriş katına inip etrafına baktığında bir anda omzuna atılan kol ile irkilerek hemen yanında kendisine kocaman gülümseyen sarı saçlı çocuğu görünce gözlerini devirdi. Bjørn, Zhan'ın göz devirip bakışlarını başka bir yöne çevirişiyle onaylamaz bir ifadeyle gözlerini kısmıştı.

"Ne o? bakıyorum da beni beklemiyordun herhalde. Beklediğin başka biri mi var yoksa?"

Bjørn'un sinsi gülümsemesiyle Zhan adımlarını durdurup hâlâ bir kolunu inatla omzunda tutmaya çalışan arkadaşına baktı ancak bir şey demedi.

"Ne? neden öyle bakıyorsun?"

Zhan ona yapışan arkadaşına omzunu silkip fakülteden çıktı. İki genç, karşılaştıkları buz gibi havayla içleri tir tir titrerken fakültenin kapısını kapatan dizlerine kadar battıkları karın içinde yürümeye çalıştılar. Bata çıka ana bahçeye kadar gelmişlerdi. Bir yandan birbirleriyle ağız dalaşına girmişken diğer yandan yaptıkları kar toplarını birbirlerine doğru gelişigüzel atıyorlardı.

Stjernestøv | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin