Jeg er forelsket i et eventyr

1.8K 189 603
                                    

|Jeg er forelsket i et eventyr : Ben bir peri masalına aşığım|

-

Yelkovan ile akrebin akşam rakamlarını çoktan geçip geceye yuvarlandığı bir vakitte, kar diğer günlere nazaran usul usul, sessizce yağarken Stavanger'de, çok iyi bildiğimiz bir evin kapısında yankılanan anahtar sesi yüzünden dudakları birbirine karışan iki gencin gözleri kocaman açılmış, sesin sahipleri içeri gelene kadar birbirlerinden uzaklaşmaya çalışmışlardı.

"Zili duymadı sanırım uyuyor olabilir."

Bay Wang, elindeki yedek anahtarı çıkarıp kapıyla uğraşırken eşine fısıldadı. İçeri odanın lambası açıktı. Oğullarının karanlıktan korktuğunu bildikleri için bu duruma alışan ebeveynler seslerini kısık tutarak eve girdiler.

Fakat bazı şeyler için çok geçti.

Yibo, Zhan'ı kucağından indirirken Bayan Wang eşinden önce içeri odaya girmiş, odada nelerin döndüğü oldukça aşikar olan sahneyi büyüyen gözleriyle izlemişti. Dudakları şaşkınlıkla aralanırken eşi de arkasından gelmişti.

İçeri odada birbirlerine oldukça yakın duran, saçları dağılmış iki genç kendilerine öylece bakarken Bayan Wang'ın gözleri sırasıyla koltuğa yakın duran orta sehpada ve yerlere saçılmış kitaplar ve defterlerde dolaştı. İnanılacak gibi değildi! Biricik oğlu hiçbir zaman dağınık olmamıştı; Aksine kendisi mutfakta çalışırken arkasında bıraktığı kirli bulaşıkları hep biricik oğlu Yibo'su makineye dizer, mutfağı toplardı.

Fakat Bu sahne oğullarını okumaya gönderdikleri Norveç'te, Stavanger'de gözlerinin önünde gerçekleşmişti.

Kadının gözleri hayrete düşmüş bir şekilde odada gezinirken önünde duran kaleme takıldı. Parkeye kadar yuvarlanmış kalemi eline alırken ne tepki vereceğini bilemiyordu. Bu yüzden dudaklarını gülmemek için birbirine bastırdı ve ciddi durmak için kaşlarını çattı. Onları beklemediği belli olan oğlunun sonunda sessizliği bozarak şaşkın sesi odada yankılanmıştı.

"Anne? Baba?"

En az Yibo kadar şaşkın olan Zhan korkuyla odanın girişinde duran Yibo'nun annesi ve babasına bakarken iki saniye içerisinde arkasında duran pencereden atlayıp çıplak ayaklarıyla yurda kadar koşturmayı düşündü ya da ardından koltuğa uzanıp ölü taklidi yapabileceklerine kadar uçlara gitmişti bu düşünceler. Ancak bu harika fikirler Zhan'ın kafasına yatarken yanında duran genç şaşkınlığı çoktan bırakmış, annesine doğru gidip sarılmıştı.

Yibo'ya oldukça benzeyen kadın da oğluna sarılırken, Zhan bir anda aklına gelen şey ile elini çenesine götürdü. Yüzünü yıkadığı için dudağında ve çenesindeki kırmızı izler deyimi yerindeyse kabak gibi ortadaydı. O an utancından içli bir nefes verip, hüsranla ona yüzünü yıkamasını söyleyen Kjersti'ye kızarak ceketini aradı. Kapatıcısı ceketin içerisindeydi.

Fakat ceketini kapının girişindeki portmantoya astığı için alamazdı. Hele ki odanın girişinde kapıya yaslanmış olan Yibo'nun ailesi varken imkanı yoktu.

Utancına utanç katarak odanın ortasında yalnız kalmış bir meşe ağacı gibi öylece dikilirken Yibo babasına da selam verip sarıldıktan sonra beraber oturma odasına geçmişlerdi. Ortamda tuhaf bir hava hakimdi. Bir şeyler dönüyordu fakat kimse bunu söylemeyi cesaret edemiyordu.

"Yılbaşında eve gelmeyeceğini öğrenince babanla sürpriz yapalım, Biz gelelim dedik. Seni çok özledik bebeğim."

Bayan Wang kocaman gülümseyerek yeniden Yibo'ya sarıldığında herkes salonun ortasında hayalet Casper gibi ruhu sağa sola uçuşan Zhan'ı unutmuş gibiydi. Zhan fırsattan istifade yerlere saçılmış kitapları toplayıp orta sehpaya indirirken geldiklerinden beri kendisini izleyen Yibo'nun babası yüzünden elindeki kitapları bırakıp yanında duran gence baktı. Ardından gergince öksürüp eğilerek selam verdi.

Stjernestøv | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin