Jeg har en som jeg liker

1.5K 184 615
                                    

|Jeg har en som jeg liker : Hoşlandığım biri var |

-

İlkbahar ve yaz mevsimlerinde şehri yemyeşil renkleriyle süsleyen Stavanger'in Eventry ormanı, kışın tamamen karın altında kalmış, bembeyaz görüntüsü ve kartpostallara yaraşacak manzarasıyla görenleri büyülemeyi başarmıştı.

Ancak karanlıkta korkutucu bir şekilde parlayan kar kristalleri ve gölgesinden anlaşılacağı büyük çam ağacının ardındaki hareketlilik ile Zhan, bu güzel ormanın cadı masallarından çıktığını düşünüp güzel manzarasını da onu süsleyen karı da unutmuştu.

Kanında dolaşıp kalbine hücum eden adrenalinin damarlarında yaptığı basıncı kulaklarında hissederek kollarını Yibo'nun boynuna sıkı sıkı sardı. Normalde kampüsün hemen ardındaki bu orman, daima orman genel müdürlüğü tarafından denetim altında tutulsa da içinde her türlü yırtıcı hayvan yaşıyordu. Yani küçük geyikleri saymazsak geceleyin ortaya çıkanlar çok da dost canlısı değildi.

Yibo sessizce doğaya kulak verirken ağaçların dallarından firar eden kargalar ve sırtında kendisine koala gibi yapışmış olan Zhan yüzünden dengesini hafifçe kaybedip geriye doğru sendeledi.

"Zhan."

Tüm vücudu kar yüzünden ıslanmış olan genç, hemen kulağının ardındaki uyaran sesi duyamazken kafasındaki tilkilerin hızlı hesapları sonucu bir anda Yibo'nun sırtından indi ve ay ışığının altında parlayan koyu renkli gözlerini hızla Yibo'ya çevirip genç olanın eldivensiz, yalın ve sıcacık olan elini tuttu. 

Yibo şaşkınlıkla kendisini izlerken tekrardan hışırtıların geldiği yöne döndü. Orada kesinlikle birileri vardı ve onlar ses yaptıkça çam ağacının ardındaki şey gittikçe onların olduğu yere doğru yaklaşıyordu. 

Eğer bu ormanda Yibo'yu da kendisini de kurda kuşa yem etmek istemiyorsa acilen bir şeyler yapmalıydı.

Zhan o an tüm nefesini bir anda tutup kahverengi saçlı çocuğun elinden çekiştirerek arkasına bakmadan dizlerine gelen kara rağmen koşmaya başlamıştı. Yibo da Zhan'ın arkasından ona ayak uydurup koşarken ağaçtan düştüğü için ayağını inciten Zhan'ın insanüstü bir güçle karların içinde bata çıka çıkışını hayretle izliyordu.

Ardından Yibo, kendi parmaklarını gevşekçe tutan, kendi elinden daha küçük olan Zhan'ın parmaklarının arasına kendi parmaklarını kenetleyip adımlarını hızlandırarak kırmızı atkılı çocuğun hemen yanında koşmaya başladı.

Botları ayaklarının altındaki beyaz örtüyü çiğnerken, çıkan ses bu sefer o kadar da rahatlatıcı değildi. Zhan parmaklarının arasındaki parmakları fark edemeden sık nefesler eşliğinde koştururken Yibo da ona eşlik etti. Karın örttüğü ağaçları hızla geçerken Zhan nefesleri arasında konuşmaya çalıştı.

"Yibo arkaya... arkana bakar mısın?"

Yibo, Zhan'ın gerginlikle kasılmış yüzüne gülmemek için dudaklarını hafifçe birbirine bastırırken başını geriye doğru çevirip artlarında kalan karanlık ormana doğru baktı. Bir şey göremiyordu. Ancak önüne döndüğü an önündeki devrilmiş kütüğü göremeyip dizini çarparak elini tuttuğu kırmızı atkılı çocukla beraber yeniden karlara gömülmüştü. 

"Ahhh ölüyorum!"

Zhan'ın aynı gün içerisinde ikinci kez kafası kara gömülürken boğuk sesi yeniden Yibo'ya ulaşmıştı. Yibo bu sefer kahkahasını tutamazken bir yandan da karın altında debelenen uzun boylu bedenin omuzlarından tutup geriye doğru çekmeye çalıştı. 

Stjernestøv | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin