Du unngår meg, ikke stikk av

1.7K 188 717
                                    

|Du unngår meg, ikke stikk av: Benden kaçıyorsun, kaçma|

-

Bir aralık sabahı, Stavanger Üniversitesinde, Derslik 205'te bir cümle yüzünden tahtaya yazılmış olan ders notları unutuldu, Ophelia intihar etti; Hamlet öldü. Sınav saati geldi şiirler incelendi, kağıtlar dolduruldu, kalemler oynatıldı; bazısı sınavı zor buldu, bazısı kolay olduğu için yurda seke seke gitti. Akşama kadar kar yağdı. Kimse konuşmadı. Her şey aynıydı.

Fakat Xiao Zhan'ın parlak gözleri düşünce denizinde dakikalarca kulaç attı. Dakikalar geçtikçe bu derin, koyu denizin akıntısıyla savaşamıyor ve ardından boğulacağını bile bile kendisini akıntıya karşı mücadele etmekten alamıyordu.

Tek bir cümle, kulaklarında uğuldayıp zihnine asılı bıraktığı kandilde alevlenip oralarda gizlediği bazı düşünceleri utanmadan aydınlatırken, eli kolu bağlı bir şekilde sınav kağıdına baktı ve hayatının en güzel şiir incelemesini yaptı. O anki hisleri, aklındaki düşünceleri tek bir yönden şaşmazken kendisini Thomas Wyatt'ın yerine koydu ve Aşka elveda dedi.

Sonra gözleri Shakespeare'in sonelerinde dinlenirken aklına yine o cümle doldu. "Hoşlandığım biri var."

Durdu, derin bir nefes aldı ve yeniden zihninde yapraklarını döken o ağacın önünde durdu. Her bir yaprak düştükçe kulağına fısıldanan sözleri yazdı. En sonunda kafiye şemasını ekledikten sonra düşünceli gözleri hiçbir yere takılmadan kağıdına bakınarak ayağa kalktı ve kağıdını teslim ettikten sonra derslikten çıktı.

Sabah Yibo'nun yanında oturduğu derste ne yaptığını hatırlayamadı o an. Sınıftan nasıl çıkmıştı? Yibo'yu ardında mı bırakmıştı? öyle bir şey yaptıysa neden yapmıştı? Hatırlamıyordu. Xiao Zhan ne yaptığını hatırlayamıyordu.

Çantasını sırtına takıp kalabalık olmayan koridorları geçti. Fakültede onu tanıyan herkes gülümseyerek selam verirken düşünceli gözlerini saklamaya çalışarak gülümsedi. Bir şey olmamıştı. Yibo bir erkek, bir gençti. Tabii ki birisini sevebilirdi!

Dünyanın en normal olgusu Zhan'ın karşısındayken neden gözleri düşünce denizinde boğuluyordu, bir türlü anlayamadı. Hoşlanmak güzel bir eylemdi. Yibo'nun sevdiği birinin var olduğunu bilmesi Zhan'ı çok şaşırtmıştı. Çünkü genç olan, Norveç'e geldiğinden beri kimseye yakın görmemişti; hatta konuştuğu kişi sayısı bir elin parmağını bile geçmediğini en iyi kendisi biliyordu.

Bu zamana kadar Yibo ile yakın olduklarını düşünüyordu. En azından hoşlandığı kişinin kim olduğunu sorabilirdi. Belki tanıdığı birisiydi, belki de hiç tanımadığı. Neden sormalıydı ki? Zhan neden sormalıydı? arkadaşı olarak mı merak ediyordu yoksa genç olanın yüzü yüzüne yaklaştıkça deliren kalbi mi? İçinde kendisiyle çelişen düşünceleri birbirine çarparken önünde duran kişiyi görememiş karşıdan gelen ince bedenle çarpışmıştı.

Neyse ki karşısındaki kişi kendisinden kısaydı. Omuzlarına uzanan uzun sarı saçlar, kendi göğsüne çarpmış, ardından öfkeyle dolu tiz bir ses kulaklarına doluşmuştu. Gözlerini yerden kaldırıp çarptığı kızın koyu mavi gözlerine baktığında ne zaman giriş katına inip Lea ile karşılaştığını anlayamadı. Bugün gözleri dalgındı. Gün boyunca gözleri hep başka düşünceleri kovalayıp kendisini yalnız bırakmıştı.

"Gözlerindeki lensler işe yaramıyorsa neden takıyorsun ki? Baksana önünü bile göremiyorsun."

Lea'nın alay dolu sözleri net, bakışları sertti. Zhandan nefret ettiğini karşılaştığı her fırsatta belirtmekten asla çekinmiyordu. Yibo'nun boş kağıt verişinden sonra Zhan, Lea'nın ne kadar çıldırdığını az çok tahmin edebiliyordu.

Stjernestøv | YizhanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin