7✨

2.3K 336 715
                                    

Acıyan bileğini umursamadan koşmaya çalışıyordu, Yoko. Changbin çıktıktan sonra, yerdeki kalın kitaplardan birini almış ve cama fırlatmıştı. Tuzla buz olan camdan atlarken, aklında sadece polise gitmek ve bu çocukları ihbar etmek vardı. Başka hiçbir şey umurunda değildi. Canı pahasına olursa olsun, kaçmalıydı.

Diğer odadaki kızların çığlıklarını duymuştu. Atlarken, bazıları onu görmüş olabilirdi. Camlara yapışan ve endişeyle bakan kızlara dönüp sorun olmadığını söylemek için bile vakti yoktu. Sadece koştu. Deniz kenarındaki balıkçılar ve balık tekneleri, ona umut oluyordu. Balıkçılara doğru koşarken, daha evin bahçesinden çıkmamıştı ki, belinden yakalanıp kenara çekilmesi kaçınılmaz olmuştu. Ağzına kapatılan el yüzünden sesini çıkaramıyordu. Bu kişinin, Changbin olduğuna emindi.

Yoko'ya tek kolu ile sarılıp hareket etmesini engellerken, bir eliyle de ağzını kapamıştı Changbin. Seungmin hemen arkasından geldiğinde, Yoko'yu tutmasını işaret etti ona. Anca zapt edebilirlerdi. Balıkçıların dikkatini çekmemek için, çalılıkların arkasına gizlenmişlerdi. Yoko, fazla direniyordu. Göze batacaktı az kalsın. Bir an önce eve girmeleri gerekiyordu.

İkili, biraz zorlanarak soktular kızı eve. Chan, hemen kapıyı kilitlediğinde, nihayetinde serbest kalmıştı Yoko. Changbin'e sert bir tokat atmasıyla herkes dondu kaldı.

Changbin, çenesini sıkarak, sağa dönen kafasını korkutucu bir yavaşlıkla Yoko'ya çevirdi. Sinirli nefesler birbirine karışırken, Changbin bir adım attı onun üstüne doğru. Neyse ki Chan durdurmuştu Changbin'i.

"Seungmin, Yoko'yu yukarı çıkar."

Chan'ı, başı ile onayladı Seungmin ve Yoko'ya ilerledi. Fakat Yoko, izin vermemişti. Geriledi.

"Aklından bile geçirme." diye tısladı adeta. Chan'a döndü, "Kendi topuğuna sıkıyorsun. Sen de, bu aptallar da, mahvolacaksınız! Sanıyor musun ki buradan çıktıktan sonra normal bir yaşam sürebileceksiniz?"

"Choi Yoko... Babana güvenmeni anlıyorum, ama emin ol şu an onun umurunda bile değilsin. Geziye çıkacağını söyledikten sonra insan bir kere bile aramaz mı?"

Chan'ın cümlesi ile Yoko'nun kaşları çatılırken, arkadaki Changbin alayla gülmüştü.

"O ne demek?"

"Babana, kampa gittiğine dair bir mesaj attık. Verdiği tek cevap; tamam. Dünden beri bir kez bile aramadı. Senin için üzücü olmalı?"

Yoko, buna fena bozulsa da belli etmedi. Babası, umursamaz biri değildi. Sadece, alışmıştı Yoko'nun ani kaçamaklarına. Kafasına estiği an çeker giderdi arkadaşları ile tatile, kimse de bir şey diyemezdi. Yoko'nun çevresindekiler de bilirdi ki, onun özgürlüğünü kısıtlamak mümkün değildi. Bu yüzden fazla üstüne düşmezdi ailesi. En azından babası.

İstemsizce yutkundu, Yoko. Altta kalamazdı, "Sen öyle san. Tehlikede olduğumu anladığı an ortalığı ayağa kaldıracaktır, pişman olacaksınız!"

Hyunjin, oflayarak yüzünü buruşturdu.
"Hyung, konuşturma şunu ya, sinirlerim bozuluyor. Kime neyi anlatmak zorundayız?"

Hyunjin'e hak veren Chan, Changbin'e döndü. Changbin, Yoko'yu az önceki gibi kavrayarak, üst kata ilerledi. Yoko'nun direnişleri fayda etmiyordu, kız bıkmıştı artık. Hepsini, özellikle de Changbin'i fena pataklamak istiyordu.

"Çek ellerini üzerimden! Ya! Bizi burada tutamazsınız. Anna'yı görmek istiyorum!"

Odaya girince, sesi kesilmişti. Çocuklar, rahat bir nefes vererek kendilerini salona attılar. Jisung, alnını sildi terlemiş gibi, "Yemin ediyorum arıza bu kız. Bunu da kaçırmak zorunda mıydık cidden?"

Flare | Stray Kids Where stories live. Discover now