24✨

1.7K 184 276
                                    

Jisung, telaş içinde kalmış bir vaziyette hastane koridorunda ilerliyordu. Danışmana Ryeong'un adını verdi fakat öyle bir hasta olmadı söylendiğinde şok oldu. Tekrar kontrol etmelerini istediği sırada telefonu çaldı, Yoko arıyordu.

"Yoko, hastaneye geldim ben! Ryeong yok kayıtlarda, neredesiniz siz?"

"Taburcu edildi, benim eve geldik. Sen de gel, Ryeong kendinde değil şu an, uyuyor."

"Ne? Lan öyle şey mi olur? Araba çarpan hastayı aynı gün taburcu etmek nedir anasını satayım?!"

"Ulan ben ne bileyim, git doktora sor! Yokmuş işte bir şeyi- Yani var! Var ama çok da kötü değil. Biraz dinlemesi gerekiyormuş falan. Hadi gel, sana ihtiyacı olacaktır uyandığında."

Telefonu kapattığında Jisung şaşkınlıkla ekrana baktı. O kadar panik edip gelmişti hızla ve şimdi evde olduklarını öğreniyordu. Nasıl bir saçmalıktı bu?

Suratına kapatılan telefon yüzünden iç çekti Jisung," Kendi lafı biter bitmez kapatıyor bu da..."

Mecbur Yoko'nun evinin yolunu tutmuştu. Minibüsle oraya vardığında sanki yol bitmek bilmemişti. Ya da Ryeong için endişe ettiğinden dolayı Jisung'a öyle gelmişti. Kalbi ağzında atıyordu adeta.

Zili çaldı evin kapısına yaklaşır yaklaşmaz.

Salonun ortasındaki üçlü birbirlerine baktılar. Yaptıkları şeyin doğru olmadığını biliyorlardı fakat tek çözüm bu gibi gelmişti. Bunu hala doğru bulmayan kişi ise Changbin idi.

"Geldi... Lan niye böyle bir şey yaptık, bizi şuracıkta gebertse hakkıdır yemin ediyorum."

Yoko, kaşlarını çattı.
"N'apalım? Daha iyi bir fikrin mi vardı? Kapıyı açıyorum, hazır olun."

Ryeong, kendi kendini sakinleştirmeye çalışıyordu Yoko kapıya ilerlerken. Jisung hala deli gibi kapıyı çalıyordu. Bir yandan mutlu hissettiriyordu kendisi için bu kadar endişe etmiş olması, kırgın olmasına rağmen. Bir yandan kötü hissediyordu, birazdan kandırıldığını öğrenecekti.

"Tanrım, umarım bir şey olmaz." diye mırıldandı. Bunu duyan Changbin, hayretle Ryeong'a baktı.

"Umarım bir şey olmaz mı? Sana araba çarptığını söyledik lan çocuğa, ağzımıza sıçacak!" diyip el çırptı dramatik bir havayla, "Umarım fazla ölmeyiz."

Ryeong, gözlerini devirdi. O sırada Jisung hızla girmişti içeriye. Yüzündeki endişe, görülmeye değerdi. Nefes nefese kalmıştı. Ryeong ile göz göze gelir gelmez ona doğru koştu ve sımsıkı sarıldı. Arkadan gelen Yoko, gülümseyerek bakıyordu. Changbin'in yanına geçti.

Jisung, bir kolunu Ryeong'un bedenine sararken, diğer elini onun saçlarına götürdü ve okşamaya başladı. Kokusunu içine çekerken birkaç kez öptü saçlarını. Ryeong, şaşkın olsa da inanılmaz derecede mutlu hissediyordu.

"Çok korktum... İyi misin?"

Ryeong, kafasını salladı. Jetonu yeni düşen Jisung ise kaşlarını çatarak yavaşça geriye çekildi.

"Bir dakika ya... Sana araba çarpmamış mıydı? Ufacık bir yara izi bile yok ve uyanıksın?"

Ryeong yutkunduğunda Jisung durumu kavramaya başlamış ve Yoko ile Changbin ikilisine dönmüştü. Yoko ıslık çalarak gözlerini tavana çevirdiğinde, Changbin yalandan öksürerek sehpanın üzerindeki küçük heykel ile ilgileniyormuş gibi yapmaya başladı.

Sıkıntıyla iç çekti Jisung.

"Size inanamıyorum ya... Komik mi abi bu yaptığınız?"

Ryeong hemen araya girdi Jisung'ın kollarından tutarken.

Flare | Stray Kids Donde viven las historias. Descúbrelo ahora