22✨

2K 215 394
                                    

Changbin, salonun ortasında bir o yana bir yana gitmekten sıkılıp koltukta oturan Yoko'nun önünde durarak sinirle soludu.

"Seni arıyorum, açmıyorsun. Anna'yı arıyorum, telefonu kapalı. Nasıl ulaşacağımı bilmediğim için evine geliyorum, sizinkiler şehir dışında. Sonra Azul'dan öğreniyorum ki kavgaya karışmışsın! Ne kadar endişelendiğmden haberin var mı? Bi' mesaj atsaydın hiç değilse! Kafayı yedim burada."

Yoko, Azul'a sinirle kaçamak bir bakış attığında Azul dudak büzerek omuz silkmiş ve Jeong In'in arkasına saklanmıştı. Yoko, Changbin, Azul, Jeong In, Seungmin, Hazel ve bir adet sarhoş Anna; Yoko'nun evinde toplanmışlardı. Ailesi şehir dışında olduğu için burada daha rahat konuşabilirlerdi, tabii Seo Changbin biraz sakin olmaya çalışırsa...

Yoko, Changbin'e döndü tekrar. Profesör'ün, kafasına silah dayadığı o lanetli günden beri Changbin ciddi anlamda panik halindeydi Yoko'ya ulaşamadığı zamanlarda. Ne, profesyonel olduğu spor dalları, ne de aldığı ödüller umurundaydı. Sadece Yoko'nun yanında olmak istiyordu. Onun, kendini koruyabileceğine emin olsa da.

"Anlattım işte, Anna'ya ulaşmaya çalışıyordum ben de. Kızın haline baksana."

Changbin, Seungmin'in kolları arasında uyuyakalan Anna'ya döndü.

"Sen de ne bok yemeye sarhoş oluyorsan!"

Yoko, kaşlarını çattı.
"Karışma kıza, durumu biliyorsun."

Changbin, oflayarak JeongZul ikilisine döndü.

"Hele siz! Ulan nasıl başardınız yine kavgaya karışmayı. Hayır, hayır... Aptal bir lise kavgasına Yoko'yu da karıştırmayı nasıl başardınız? Bu daha merak konusu!"

Jeong In;
"Ne yapalım hyung ya?! Hazel noona ve Azul hakkında atıp tutuyordu şerefsiz."

Hazel, Jeong In'e döndü.
"Biz bunlara alıştık, Jeong In. Ama geçti işte, baksana. Masumluğum kanıtlandı. Bırak, ne saçmalıyorlarsa devam etsinler, sen niye kendini tehlikeye atıyorsun? Hem de Yoko ile birlikte."

Azul, kaşlarını çattı.
"Harbiden ya... Sizin ne işiniz vardı ki benim okulumda?"

Yoko, çok normal bir şeymiş gibi yanıtlamaya kalktı, "İşte, Jeong In sana ç-" Jeong In anında kesti sözünü, "Noona! Ehm... Azul'u okuldan almaya gitmiştik sadece, değil mi?"

Pot kırmak üzere olduğunu anlayan Yoko, dudaklarını ısırdı. Jeong In'in uyarıcı bakışları altında Changbin döndü tekrar. Hala sakinleşmemiş olduğunu fark edince ayağa kalkıp ona ilerledi. Ellerini omuzlarına koydu. Kendisine dönen bakışlardaki öfkenin ardında saklanan şefkati görüyordu. Zaten bunu bir tek Yoko görüyordu. Tebessüm etti ve Changbin'in yanağına kelebek öpücüğü bıraktı.

"Özür dilerim, tamam mı? Seni endişelendirmek istemezdim. Hadi, asma artık suratını."

Changbin, derin bir iç çektikten sonra kollarını Yoko'nun beline sarıp kafasını boynuna gömdü.

Seungmin, kusmak ister gibi onlara bakarken, Azul'un gözlerinden kalpler fışkırıyordu resmen. Ellerini birbirine çarptı, "Ay yerim sizi!"

Jeong In, eliyle yüzünü sıvazladı. Bugün o geri zekalı çocukla kavga etmemiş olsaydı belki de şu an Azul ile böyle olabilirdi. Şansına lanet etti içinden.

Yoko, diğerlerine döndü.
"Bu gece burada kalsanıza. Bizimkiler yarın akşam gelirler muhtemelen. Sabah hep birlikte kahvaltı yaparız."

Hazel;
"Çok güzel olurdu ama sabah akrabalar bizde toplanıyor. Benim aklanmamı kutlayacakmışız bilmem ne."

Flare | Stray Kids Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum