8✨

2.4K 288 537
                                    

Azul Chan, büro şefine kaçamak bakışlar atıyor, gitmesini bekliyordu. Normalde sürekli işi olan adamın, bugün dışarı çıkmayacağı tutmuştu, iyi mi?

Dakikalar geçiyordu. Sonunda ayağa kalktı büro şefi Kim Namjoon. Azul hevesle doğruldu. Kim Namjoon, Azul'a döndü, "Ben İnsan Kaynakları'na çıkıyorum, Azul Chan. Biri gelirse söylersin."

"Merak etmeyin efendim."

Kim Namjoon, odadan çıktı. Diğer personel Kang Seulgi'nin bugün gelmeyişi çok büyük bir fırsat olmuştu Azul için. Hızla masasından kalktı ve Kim Namjoon'un bilgisayarına yöneldi. Uygulamaya girip, Profesör'ün adını yazdıktan sonra sicil numarasına baktı.

'2.648'

Hemen, dosyaların olduğu dolaba ilerledi. Profesör'ün dosyasını bulmuştu. Dosyayı masaya koydu, içerisindeki tüm evrakları çıkardı ve her birinden birer fotokopi çekti. O kadar hızlı davranıyordu ki, işi çarçabuk bitmişti. Evrakları yerine yerleştirdi ve dosyayı aldığı yere koydu. Dolabın kapaklarını kapattı, fotokopileri kendi çantasına koyarak masasına oturdu. Rahatlamıştı.

Bugün, kızların tutulduğu eve gidecekti. Jeong In, konum atmıştı ona. Bu belgeleri onlara verecekti, emindi hepsinin işe yarar şeyler olduğuna. Evrak Kayıt ofisi, gerçekten gizli bir alandı. Herkes giremeyeceği, kapısının daima kilitli tutulduğu bir yer. Azul Chan'ın burada stajyer olması, büyük bir nimetti çocuklar için. Tabii kendisi için de. Ablasına yapılan haksızlığı ortaya çıkarmak için sabırsızlanıyordu.

***

Kendisine öfkeyle bakan Anna'dan bakışlarını kaçırdı Seungmin. Elbette güler yüz beklemiyordu ama böyle düşmanca bakışlar da hiç hoşuna gitmiyordu. Onu, tuvalette sıkıştırıp, yalan söyleyerek dışarı çıkmasını sağladıktan sonra buraya getirmişken, nasıl bir tepki bekliyordu? Merak konusu cidden...

Yemek tepsisini yatağın üstüne bıraktı ve biraz Anna'ya yaklaştırdı. Kendisi de yatağa oturduğunda, hala sürekliyordu Anna'nın nefret dolu bakışları.

"Şöyle bakma bana, başka çarem yoktu."

Anna, gözlerini devirdi.

"Yemin ederim. Ayağın incinmişken, seni bayıltıp buraya getirmek hiç iç açıcı değil biliyorum. Ama yapmak zorundaydım. Hem, sen baygınken ayağına krem sürdüm, ağrıyı hemen alıyor."

Alaycı bir bakış sundu, Anna.
"Sağ ol ya, lütfettin."

Seungmin, derin bir iç çekişin ardından tepsiyi iteledi.

"Hadi, bir şeyler ye."

"İstemiyorum."

"Anna, çocukluk etmeye lüzum yok. Ye yemeğini."

"Yoko nerede? Onu görmek istiyorum. Camdan atladıktan sonra hastaneye götürmek yerine eve getirdiniz malum, durumu nasıl?"

Bu sefer göz devirme sırası Seungmin'deydi.

"Hiçbir şeyi yok. Senin o arkadaşın manyak! Camdan atlamak nedir? Ya bir şey olsaydı bi' yerine? Hastaneye nasıl götürelim ayrıca?"

Anna, güldü.
"Tabii, götüremezsiniz. Kızı zorla tutuyorsunuz sonuçta, değil mi?"

Oturduğu yerde tamamen Anna'ya döndü, Seungmin. Ciddi bir konuşma yapmanın zamanı gelmişti.

"Bak, Anna; Dışarıdan nasıl görünüyor, tahmin edebiliyorum. Ama sandığın gibi değil. Sizi korumak için burada tutuyoruz. Farklı bir niyetimiz olsaydı, şimdiye kadar bir şey yapmaz mıydık sence?"

Flare | Stray Kids Onde histórias criam vida. Descubra agora