12✨

2.2K 303 474
                                    

Şafak vaktiydi, güneş yeni yeni belli ediyordu kendini. Yarı açık olan camdan içeri dolan seslere uyandı Gahyeon, oda henüz tam aydınlanmamış. Kulağını, alet edevatları ile deniz kenarına yaklaşan balıkçıların sesleri, martıların çığlıkları, denizin rüzgarı ve Hyunjin'in nefes alışverişleri doluyordu.

Doğruldu, yorganı üzerinden itti. Yumruk yaptığı eli ile gözünü ovaladı, bir yandan da esnerken. Cama yanaştı ve fazla gözükmemeye dikkat ederek kapattı pencereyi. İçerisi soğuktu. Kolunu sıvazlayarak Hyunjin'e döndü. Boğazına bir yumru oturmuştu nedensizce. Onu, böyle masum masum uyurken görmek...

Üstünü açmıştı bir de, ah Hyunjin... Hasta olmak mı istiyorsun? Gahyeon, kafasını iki yana salladı umutsuzca, Hyunjin'e ilerledi. Yorganını iyice omuzlarına kadar çekti. Dizinin üstüne oturup, onu izlemeye başladı. Öylesine güzel bir yüzü vardı ki, hele bir de uyurken... Aşırı izlenilesiydi. Saatlerce.

Düzenli nefes alışverişlerini dinledi, Gahyeon. Hafif titreyen kirpiklerine odaklandı. Gözlerini, yüzünün her yerinde gezdirmeye başladı. Minik burnuna, pürüzsüz tenine, güzel saçlarına ve biçimli dudaklarına. Hyunjin, bir melekten farksızdı.

Derin bir iç çekti, Gahyeon. Yüreğinin sızladığını hissetti o an. Hyunjin ile ne zaman karşı karşıya gelse böyle hissederdi zaten. Kalbinin orta yerinde bir mızrak varmış gibi. Çok acıydı...

Sıkıntılı bir of çekerek tekrar cama ilerledi. Manzarayı izlerken, arkasında bir kıpraşma hissetti ama dönüp bakmadı. Hyunjin, uyanmıştı. Esnedikten sonra, saçlarını karıştırdı. Camın önündeki Gahyeon'u fark etti. Şaşkınlıkla konuştu, "Gahyeon? Uyanmışsın."

Gahyeon, ona baktı yavaşça, bu şirin haline eridi adeta. Belli etmemeye çalışıyordu ama içinde kelebekler coşuyordu bu sevimli bebeği görünce. Bebek... Evet, Hwang Hyunjin bazen tam bir bebek oluyordu.

"Neden bu kadar erken uyandın?"

"Bilmiyorum, uyku tutmadı."

Hyunjin, yataktan kalktı ve ona ilerledi. Gözlerini, manzaraya çevirdi. Hava, hafif hafif aydınlanıyordu. Hyunjin, derin bir iç çekti. Gahyeon ise Hyunjin'in yan profilini izliyordu. Şu an tam bir şapşal gibi olsa da hala bir afetti ve yakışıklılığından ödün vermiyordu. Aniden, kaşlarını çattı Gahyeon. Neler düşünüyordu böyle? Kendine gelmek için yalandan öksürdü ve önüne döndü.

"İstersen, biraz daha uyu. Saat henüz çok erken."

Hyunjin'in önerisine karşılık başını salladı, Gahyeon. Fazla uykusu yoktu ama şu durumda Hyunjin ile yan yana olmak, iyi gelmeyecekti ona. Uzaklaşmak için de uyumaktan, en azından mış gibi yapmaktan başka çaresi yoktu. Usulca yatağına ilerledi, yorganın altına girip duvar tarafına döndü. Hyunjin, bir süre onu izlenmişti içindeki boşluğu fazlasıyla hissederken. Garipti. Oradaydı, ama dokunamıyordu, konuşamıyordu. İzlerken bile suçlu gibi hissediyordu kendini.

Daha ne kadar bekleyebilirdi ki, Gahyeon'un kendini affetmesi için? Ne kadar daha sabır gerekiyordu?

Yakan güneşin ilk ışıkları Changbin ile Yoko'nun odasına vurmaya başlamıştı. Ev halkı yavaş yavaş uyanırken, bir türlü ayılamayan bir Yoko vardı, ve Changbin onu uyandırmak için elinden geleni yapıyordu. Yarım saat içinde kahvaltı bile hazırdı ama Yoko uyanmıyordu! Changbin gerçekten çıldırmak üzereydi.

"Yoko! Kış uykusuna mı yattın kızım ya? Uyansana!"

Yoko, huysuzlanarak iyice üstüne çeker yorganı. Changbin de anca sabır çeksin...

"Of! Ben ne diye seninle uğraşıyorsam zaten?"

Yoko, yorganı sinirle üstünden itip Changbin'e baktı, "Ne istiyorsun sabah sabah?! Git, uyumaya çalışıyoruz şurada."

Flare | Stray Kids Where stories live. Discover now