9✨

2.2K 266 641
                                    

Gece yarısını gösteriyordu saatler. Ev halkının bir kısmı uyumuş, bir kısmı ise mutfaktaki masada oturmuş, genel muhabbet ediyorlardı. Bunlar; Hera, Chan, Felix, Hyunjin, Anna ve Ryeong idi. Chan, herkese kahve yapmıştı. Gece sohbeti ile iyi gidiyordu.

Chan, kendi kendine gülümsedi.
"Vay be... Sizi kaçırdık, ama şu an aynı masada oturmuş, kahve içiyoruz. Bu duruma geleceğimizi tahmin eder miydiniz?"

Hera, tebessüm etti.
"Asla. Bir kere sizden korkuyor ve nefret ediyorduk. Şimdi biliyoruz ki, her şey bizim iyiliğimiz içinmiş. Bu... Güzel hissettiriyor."

Hera'nın cümleleri karşısında, Chan, bir süre bakışları ondan çekmeden gülümsemeye devam etmişti. Mutfağın gece lambasından gelen loş ışıkta, Hera'nın gözleri mükemmel görünüyorlardı...

Anna, iç çekti.
"Kesinlikle. Hele ki Seungmin'in telefon konuşmasını duyduktan sonra. Tanrım... Sizi resmen mafya çetesi falan sanmıştım. Ondan kaçtığım gün, çok stresliydi benim için. Neyse ki polise gitmemişim!"

Kahvesinden bir yudum aldıktan sonra Ryeong da onayladı Anna'yı, "Düşünmekten kafayı yiyecektim. Gerçi şu en küçüğünüz olan, onu görünce biraz rahatlıyordum. Öyle minnoş bir şeyin çete üyesi olma ihtimali yok çünkü."

Diğerleri sessizce gülmüşlerdi. Uyuyanları rahatsız etmek istemiyorlardı.

Hera;
"Jeong In... Harbiden, o nerede? Hava kararır kararmaz gidiyor."

"Liseli o, gece burada kalamıyor. Bazen izin alıyor annesinden, Seungmin'e gideceğini söyleyerek ama her zaman olmuyor tabii. Okuldan çıkıp, direkt buraya geliyor." diye yanıtladı Felix. Hera, anladığını belirtircesine kafasını salladı.

Merdivenlerden ayak sesleri duyduklarında, bakışlar o yöne çevrildi. Changbin gelmişti. Anna'nın karşısındaki boş yere oturdu ve Felix'in kahvesini kendi önüne çekti. Bu, Felix'in kaşlarını çatmasına neden olmuştu, "Hey!" Changbin pek oralı olmadan kahveyi içti.

Hyunjin;
"N'aptın, Changbin? Yoko ile konuşabildin mi?"

"Onunla konuşmak mümkün mü?! Anca kavga çıkarsın hanımefendi..."

Yoko'dan konu açılınca, Ryeong gözlerini devirmeden edememişti. Changbin, Anna'ya döndü, "Anna, sen konuşsana. İkna et bir şekilde. Yarın, buradan gideceğini söylüyor ve çok kararlı. Onu nasıl tutabiliriz, emin değilim. Böyle olursa, bize yardım da etmez."

"Merak etme, ben hallederim. Uyuyor mu şu an?"

"Hm, sabah erkenden bizim odaya gel. Konuşmanız için sizi yalnız bırakacağım."

"Tamamdır."

"Sen hala anlatmadın?" garip bir tını ile sordu Ryeong, Anna'ya. Ve ekledi, "Yoko'nun, Profesör'den neden bu kadar nefret ettiğini? Ona hiç bulaşmak istemediğini?"

Anna, dik bakışlarını Ryeong'un üzerinde tuttu. Yoko ile sabah ettikleri kavga yüzünden, ısınamıyordu ona. Hiç, karşılıklı muhabbete girmemişti zaten onunla. Bu yüzden, terslemeyi seçti sorularına karşı.

"Bu, seni neden bu kadar ilgilendiriyor? Kavgalı değil misiniz siz? Kendi işine odaklansana."

Ryeong'un ağzından alaylı bir gülüş çıktı. Hyunjin, ani bir kavga çıkmasını engellemek için, oflayarak ellerini salladı, "Aman! Sakın saçma salak bi' kavgaya girmeyin şimdi, hiç çekemem yemin ediyorum."

Felix;
"Al benden de o kadar. Şu evde yüksek sesle konuşmak bile yasak olsun mümkünse."

Hyunjin, Felix'e döndü mahçup bir sırıtış ile, "Kanka, o pek mümkün değil işte."

Flare | Stray Kids Where stories live. Discover now