18✨

2K 218 429
                                    

Bu bölüm biraz şey... Heheh, anladınız siz. Umarım ksmxsmmx.

Rahatsız olacaklar '' ile başlayan kısmı okumadan geçebilirler :)

Keyifli okumalar~

Her şeyin yolunda gittiğini sandığınız bir anda, dünya öyle bi' döner ki sırtını size, yaşadığınız tüm hayal kırıklıklarını birleştirseniz yine de anlatmaya gücünüz yetmez.

Sonuca bu kadar yaklaşmışken, Profesör'ü alt etmek için her şey hazırken, şu an Yoko'nun kafasına dayanan soğuk namlu her şeyin mahvolabileceğinin simgesiydi.

Herkes, panik halinde Profesör'e bakıyorlardı. Profesör, boşta olan kolunu Yoko'nun boğazına sarmış, hareket etmesini önlerken silahı da kafasından ayırmıyordu. Gözleri, öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Bir canavardan farksızdı çocukların gözünde.

"Kesin sesinizi yoksa sıkarım!"

"Sakın! Bırak onu, hemen!" Changbin'in bağırışı ile Profesör, silahı ona doğrulttu bir anlığına. Kızlar çığlık atmışlardı. Profesör, Changbin'e susmasını söyledi ve tekrar Yoko'nun alnına dayadı silahı. Yoko, hafiften göz yaşları dökerken kurtulmanın yollarını düşünüyordu. Ama mümkün gibi görünmüyordu çünkü çok sıkı tutmuştu bu adam!

Profesör, Chan'a baktı.
"Demek arkadaşlarının adını temize çıkarmak için benim hayatımı batıracaktın ha? Planlarını nasıl da tıkır tıkır işliyordun, değil mi? Kim olduğunu zannediyorsun?! Benimle başa çıkabileceğinizi mi sandınız?"

"Şu silahı bırak da öyle konuş şerefsiz herif! N'apıyorsun? Bir kaza çıkacak şimdi!" Jisung'ın öfkeyle konuşması üzere alayla güldü Profesör, "Bu evden sağ salim çıkabileceğinizi mi düşündün? Hepinizi gebertmez miyim ben?! Ama hayır, ölüm sizin için kurtuluş olur. Hayatlarınızı mahvedeceğim!"

"Profesör, lütfen bırak onu!" Hera'nın ağlayarak konuşması ile Profesör Yoko'ya baktı göz ucuyla. Gülmüştü yine, deli gibiydi, "Vay... Kraliçemiz ağlıyor? Hani nerede o Bayan Ben Yıkılmam? Hepiniz aptalsınız, hepiniz! Benimle uğraşmanın bedeli vardır, bilmiyor musunuz?!"

Changbin çıldırmak üzereydi. Yoko, bu pisliğin ellerinde tehlikede olduğu her saniye daha da kafayı yiyecek gibi oluyordu. Sadece Yoko'ya odaklanmıştı. Hissettiği korku ve dehşet, tüm bedenine yayılmıştı ama temkinli durmaya çalışıyordu. Yoko'yu kendi taraflarına çekmeliydi.

"Ne bok yiyeceksen bizimle hallet! Kızı bırak!"

Changbin'e baktı Profesör, "Neden? İlk onun ölmesi, ciddi olduğumu size kanıtlar diye düşünüyordum?"

"Neyden söz ediyorsun şerefsiz! Ne ölmesi? Bırak onu!"

Hyunjin, Jisung ve Seungmin; kızları arkalarına almışlardı kollarını hafif açarak. Profesör'ün anlık dalgınlığından faydalanmaları gerekiyordu ama sırada bir sakatlık çıkabileceğinden, kızlar biraz daha geride durmalılardı.

Arabadan inen Azul, çantasını tek omzuna astığında yüzünü buruşturdu.

"Ağır olmuş bu ya, çok mu abarttım acaba?"

Min Ho, arabanın anahtarını cebine koyarken ona bakıp sırıttı, "Annen tüm hafta sonu arkadaşında kalmana izin verdiği için pişman olmalısın?"

"Yani~ Pek sayılmaz ama iki gün için bu kadar kıyafet koymasam da olurmuş. Laptop ağırlık yaptı kesin, bir de belki tabletim."

"Yuh, Azul. Onları ne diye getirdin ki? Hiç ayarın yok cidden."

Flare | Stray Kids Donde viven las historias. Descúbrelo ahora