11✨

2.3K 338 781
                                    

Yorum yapmıyorsunuz :(

Tongyeong şehrinin küçük bir köyüne gelmişlerdi. Profesör'ün, daha doğrusu gerçek Profesör Kwak'ın ailesinin adresi burayı gösteriyordu. Min Ho, arabayı köyün girişinde durdurdu. Böyle bir araba ile bu köye girerlerse fazla dikkat çekerlerdi. Arabadan indiler ve köyün içine doğru ilerlemeye başladılar gerekli eşyaları aldıktan sonra.

Seungmin'in bir kulağında kulaklık vardı, Profesör'ün telefonunu dinliyordu. Her an her şeyden haberdar olmalılardı. Bu arada, Jeong In eve gitmişti. Kızlarla duracak birine ihtiyaç vardı. Azul da büyük ihtimalle oraya gidecekti. Evde herhangi bir sıkıntı olursa diye, onlara bildirmek için.

Ailenin evi kısa sürede bulmuşlardı. Chan, derin bir nefes alarak kapıyı tıklattı. Çok geçmeden, yetmişlerinde bir kadın açtı kapıyı. Yedi gence dikkatle baktı.

"Buyurun, kime bakmıştınız?"

Chan;
"Merhaba efendim. Biz, Profesör Kwak'ın ailesini atıyorduk da."

Kadının yüzü düştü aniden.
"Oğlumu nereden tanıyorsunuz?"

Chan, diğerlerini işaret etti.
"Biz, onun öğrencileriydik. Sizinle tanışmak istedik, kendisini çok seviyorduk."

Tamam, ufak tefek yalanlar dönüyordu ortada. Bir kere, gerçek Profesör'ü hiçbiri tanımıyordu bile.

"İçeri gelin çocuklar."

Kadın kenara çekildi. İçeri geçtikten sonra bahçeye ilerlediler. Kadının eşi de buradaydı. Çocukların, kim olduklarını söyledi kadın, kocasına. Adamın yüzünde buruk bir tebessüm oluştu. Bahçedeki masanın etrafına oturdular.

"Oğlum öldüğünden bu yana, ilk defa öğrencileri ziyaretimize geliyor. Bizi çok mutlu ettiniz çocuklar."

Gülümsediler. Ne kadar da masumlardı ikisi de, ortada nasıl bir şeyin döndüğünden haberleri bile yoktu. Oğullarının hayatının nasıl çalındığını bilmiyorlardı. Çocuklar, üzüldüler onlar adına. Bunu hak edecek ne yapmışlardı ki? Hayır, kimse böyle bir şeyi hak etmezdi.

Chan, gülümsemeye çalıştı.
"Bay Kwak, çok iyi bir öğretmendi. Yani eminim öyledir... Demek istediğim; ölümü, hepimizi yıktı. Onun adını yaşatmak istiyoruz, unutulmasını yediremiyoruz gururumuza. Bir şeyler yapmak istiyoruz. İstiyorduk, en azından. Ta ki... Bir takım düzenbazlıkları öğrenene kadar."

Adam, kaşlarını çattı.
"Anlamadım?"

"Efendim, size iyi haberlerle gelmedik ne yazık ki. Ortada, Bay Kwak'a ve tüm ülkeye yapılan büyük bir saygısızlık var."

"Çocuklar, lütfen daha açık olur musunuz? Kim, ne yapmış?"

Chan, derin bir nefes aldı.
"Bay Kwak Jin, kayıtlarda ölü olarak gözükmüyor. Çünkü, Kim Jong Bin, onun yerine geçti, kimliğini çaldı. Kendisi Kuzey Kore'den gelen bir ajan, asker. Artık ne derseniz. Bizim fakültede görev yapıyor ve hiç iyi emeller peşinde değil."

Yaşlı çift, şok olmuşlardı adeta.

"S-siz ne diyorsunuz çocuklar? Böyle bir şey nasıl mümkün olabilir?"

Min Ho;
"Ne yazık ki doğru efendim. Jong Bin, sivil savunma kulübümüzün öğretmeni fakat bu konu dışında her şeyden bahsediyor resmen. Ciddi ciddi ülkemizi kötülüyor. Öğrencilerin beyinlerini yıkıyor. Bir takım bilgiler sızdırdığına da eminiz, kendi ülkesine."

Min Ho'nun açıklaması ile taşlar yavaş yavaş yerine otururken, Jisung devam etti, "Yalnızca bununla da sınırlı değil. Kulübe katılım belgesi adı altında bir sözleşme imzalatıyor öğrencilere. Kendi karanlık işlerine -yani bir takım yer altı mevzular- öğrencileri kefil ediyor. Sahtekarlıkları ortaya çıkarsa, bu işleri sanki o öğrenci yapmış gibi gösteriyor ve tüm hayatını karartıyor. Şu an, hapiste olan arkadaşlarımız var onun yüzünden."

Flare | Stray Kids Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin