Gün doğumuna dek

308 43 25
                                    

Kurdunun yalvarışlarına kayıtsız kalmaya çalışan Jongin, bütün gece işkence aleti gibi hissettiren, sırtında delikler açtığına inandıran yumuşak yatağında dönüp durmuştu. Kendi benliğine unutturmak istediği birçok şey vardı ve bunlara bir yenisi daha eklenmişti istemediği şekilde. Elflerin dayanılmaz bir güzelliği olduğunu kendi gözleriyle görmüştü daha önce ama bu zamana dek Sehun gibisini görmemiş ve duymamıştı. Koruyucusu gittiğinde yapmak istediği şey onun boğazına saldırmaktı ancak tek yapabildiği ellerini pürüzsüz tenin üzerinde dolaştırmak olmuştu. Üstelik bunu sonsuza dek yapmak istemiş ve kardeşi gelmeseydi muhtemelen sonsuza dek bunu yapmaya devam edecekti. Düşünmek istemiyordu. Elfin ona neden yakınlaştığını, sarıldığını, kollarını ve ellerini boynuna doladığını, ıslak dudaklarıyla onun sıcacık yanağına dokunduğunu düşünmek istemiyordu. Bunu yapmak için son bir ayda sürü adına yapılan tüm faaliyetleri tek tek saymış, sürünün kronolojik tablosunu oluşturmuş, dün alınan malzeme listesini tekrar tekrar saymış ve her şeye küfür edip yatağından kalkmıştı.

Sehun ondan etkilenmiş miydi? Bu yaptığı elflerin kurbanlarını etkileme şekli miydi? Neden onu ormana davet etmişti ki, her ırktan nefret ederdi Jongin? Kardeşinin sakladığı sır neydi ve Sehun onu başkalarına söyler miydi? Sorular sis bulutu gibi peşine takılmışken Jongin rahatsız bir ses çıkardı. Kurdu sadece Sehun'u görmek ve onun yanında olmak istiyordu ancak Jongin'in istediği şeyler başkaydı. Elfin cevaplamasını istediği sorular vardı ilk önce, ona güvenmeden kardeşini mutlu bir şekilde cennet olarak tasvir edilen yere gönderemezdi. Onun beynini yıkıyor olabilirdi elfin kardeşi ve Jongin bunun olmasına asla izin vermezdi. Dün hakkında hiçbir şey konuşmadığını fark etti o an kendi kardeşiyle. Yol boyunca sessizdi çünkü düşüncelerini saklamakla çok meşguldü. Sürüye geri döndükleri anda genç kurtların cezalarını arttırdığını açıklamış ve başka bir şey söylemeden odasına kapanmıştı. O an Kyungsoo bu sessizliğin bir fırtına olduğunu düşünmüş ve abisiyle konuşmaktan çok korkmuştu. Ona endişeleneceği bir şey olmadığını, orada kötü bir şekilde ağırlanmadığını ve eğer istemezse bir daha odasından dışarı bile çıkmayacağını söyleyememişti.

Jongin biraz temiz havanın zihnindeki düşünceleri temizleyeceğini düşünerek odasından dışarı çıktığında, aynı anda Kyungsoo'da odasından dışarıya çıktı. Sessiz olmaya çalışmıştı çünkü abisini uyandırmak ve ne için bile olduğunu bilmediği bir şey için onu daha çok kızdırmak istemiyordu. Birbirlerine günaydın içermeyen ama çokta uzun olmayan bakış attılar, Kyungsoo bakışlarını kaçırdı, Jongin derin bir nefes aldı.

"Uyuyamadın mı?" dedi, kardeşine yumuşak bir sesle. Kyungsoo hafifçe başını salladı ama ardından sorun olmadığını belirtircesine gülümsedi.

"Papatya çayı yapmayı unuttum o yüzden uyuyamadım. Şimdi yapmaya gidiyordum."

Bir yalan daha.

Kurdu iyi haldeydi, Kyungsoo'nun acı çekmesine, üzülmesine, ağlamasına neden olacak zehirli cümleler kurmasa bile yalnız hissetmesini sağlamıştı bütün gece. Tüm o kelimelere alışan Kyungsoo ilk kez mutlu olamamış, zehirli sözlerin orada olmamasına rağmen güzelce uyuyamamıştı. Kurdunun benliğini hissedemiyor gibiydi, o olabildiğince sessiz ve sakinken sanki yok olmuş gibi hissetmiş ve yalnız, bomboş zihninde beliren güzel elfi düşünerek uyuyamamıştı. Alışmadığı, bu zamana dek bir kez bile başına gelmediği bu güzel olay karşısında ne yapacağını bilememişti. Bununla nasıl başa çıkacağını abisine sorsa düzgün bir yanıt alamazdı gerçi, onun da kardeşinden bir farkı yoktu çünkü.

"Bir şeyler yemek ister misin? Sana kahvaltı hazırlayabilirim. Annem kadar iyi olamasam da." Jongin zoraki bir şekilde gülümserken parmakları ensesindeki saçlarını okşuyordu. Dün gece Sehun'un okşadığı saçlarını...

REDWhere stories live. Discover now