Asla kendi kurduna sırtını dönme

308 36 48
                                    

Junmyeon bu gecenin güzel sonuçlanacağından o kadar emindi ki yaşadığı iki saat bir ömür gibi gelmiş, alınan karar ise benliğini sorgulamasına neden olmuştu. Binadan çıkıp, otoparktaki arabasına doğru ilerlerken yine de kendisini tutmaya devam ediyor, tanıdığı yüzlere selam vermeyi aksatmıyordu. Her şeyi berbat ettiği, tüm suçu bir anda vampirlerin üzerine çektiği ve gizlemeye çalıştığı şeyin bir anda ortaya çıkabileceği gerçeği yüzüne tokat gibi çarpıyordu. Arkasında duyduğu ayak sesleriyle birlikte iç sesiyle yaşadığı çatışmayı şimdilik bir köşeye kaldırdı. Daha büyük bir sorun hemen arkasında duruyordu ve Junmyeon açıkça onunla yüzleşmekten ölesiye korkuyordu. Plan yapması ve birilerini ölüm çukuruna atması elbette kısa sürmemişti ve bu planın sonunda birilerinin canı yanacaktı ancak bu ölümcül değil sadece gözden düşürülerek olacaktı. Ancak hemen arkasında duran vampirin planları asla onunkiler gibi zararsız olmazdı.

Mutlaka birisi ölür, güzel parmakları kan lekeleriyle kaplanırdı.

"Vay canına!" Minseok dilini alt dudağının üzerinde gezdirmeden önce söyledi.  "Bu akşam mükemmeldi, değil mi?"

"Lütfen..." Junmyeon zavallı gibi ona bakarken abisi acımasız bir şekilde gülümsemişti. Burada tartışmak, sırlarını açığa çıkarmak ya da kavga etmek istemiyordu.

Minseok başını iki yana salladı, onu anlayabiliyordu ancak anlayamadığı bir nokta vardı ve bu küçük, pürüzlü nokta bu gece geldikleri komik durumu işaret ediyordu.  "Bir elf kapanan yaraların kokusunu alabilir mi küçük kardeşim?"

Onun sorusuyla birlikte Junmyeon duraksadı. Konsey üyeleri bile Bay Lee'nin durumunu anlamamışlardı ama o elf bir bakışta anlamıştı. Yaralarının boyutu fark edilebilecek kadar büyük değildi, aynı zamanda Bay Lee yaraları konusunda endişelenmemesi ve birisi fark ettiğinde bunu kendi kendine yaptığını söylemesi için de etki altına alınmıştı ancak bu gece bu konu hakkında tek bir kelime bile edememişti. Yaralarının olduğunun farkında bile değil gibi hareket ederek tüm dikkatleri üzerine çekmişti daha çok ve Junmyeon bunun olmasını asla istemiyordu.

"Hayır." dedi, sessizce. "Hayır, alamaz. Diğerleri de fark etmedi, özellikle alfa Jongin. Sehun bunu tek başına nasıl fark etmiş olabilir?"

Minseok kardeşine iyice yaklaştı, durumu bundan sonra onun devraldığını anlatırcasına omuzlarını dikleştirdi.  "Bu olaydan birisine bahsettin mi?"

"Hayır." Bir saniye bile beklemeden söyledi. Bakışları oldukça sertti, Minseok üstelerse karşı çıkmaya devam edecekti.

Ama kardeşi aldığı cevaptan tatmin olmuş gibi geriye çekildi. Junmyeon o an anladı, Minseok'un bir planı olduğunu ve bu plan gerçekleştirilirken birçok kişiye zarar geleceğini anladı. Keşke, diye geçirdi içinden. 'Bu gece böyle sonuçlanmış olmasaydı' ama bir şeyler için oldukça geç kalınmıştı artık. Herkes sahte barışın içinde savaş miğferlerini kuşanırken kendilerini korumak istemeleri en doğru şeydi.

"Bu durumu sadece sen, ben ve Baekhyun biliyorduk. İkimiz Bay Lee' yi evinde rehin tutarken Baekhyun o aptal Park Chanyeol'u oyalamaya çalışıyordu, öyle değil mi? Sanırım kısmen de olsa başarılı oldu çünkü şu genç kurdun olayını tam zamanında öğrenemedi Chanyeol ve bu da bize yarım artı kazandırdı. Neden yarım artı, Junmyeon? Çünkü o lanet kurt yalan söyleyerek kendini haklı çıkarmayı başardı. Şimdi elimizde şöyle iki durum var, Park Chanyeol alkolik bir vampirden etkilenip, işlerini erteliyor. İkincisi, birisi bizi sattı ve bu kişi biricik kardeşimiz Baekhyun. "

Junmyeon onu omuzlarından itti ve uyarıyormuş gibi işaret parmağını göğsünün üzerine bastırdı. " Ne saçmaladığının farkında mısın sen? Baekhyun'dan bahsediyorsun, şu an lider o ve bir şey olursa başına bela alacak olan da o. "

REDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin