Söylesene kimi seçerdin?

281 37 46
                                    

Sehun aldığı kötü haberden sonra odasına kapanmış ve her şeyi en başından beri düşünmeye başlamıştı. İpler her zaman elindeydi, planlı ve kusursuz bir şekilde hareket ediyordu ta ki o güne dek.

Genç elfler keşif gezisi için ormanın sınırında duruyorlardı. Aldıkları eğitimin bir parçası olarak sadece bir günlüğüne diğerleri gibi ormanı koruyacak ve gerekli bir durumda saldırıya geçeceklerdi. Başta her şey oldukça iyiydi, genç elfler acemi olsalar bile hızlıca uyum sağlamışlar ve aldıkları eğitimin sonuçlarını vermeye başlamışlardı. Seonghwa onları gruplara ayırdıktan sonra Sehun'un yanına geri döndü. Lider elf belinden düştüğü halde umursamadığı pantolonuyla yarı çıplak halde balkonundaydı, ormanın içinde kaybolmuştu gözleri. Bir sorun çıkmayacağından emindi, herkes gibi o da emindi. Tüm ırklar barışa olağanüstü bir şekilde alışmış, rahatlığa yeterince uyum sağlamıştı, bunu bozmanın hiçte akıllıca bir karar olmayacağını herkes biliyordu. Bir süre  başka şeylerden konuştular, sınırdaki elfler haricindeki şeylerden konuştular ve kahvaltı için Sehun üstünü değiştirip alt kata inene dek saatler geçmişti. Kardeşini uyandırmak için yönünü değiştirdiğinde ormanın içinde yankılanan sesi duydular. Bir geyik boynuzundan yayılan çağrı güzel başlayan günü mahvetmeye yetmişti bile.

Olay yerine gitti beklemeden, her ne kadar Seonghwa ona bunun tehlikeli olabileceğini, bu sesin ne anlama geldiğini bildiğini ve bu yüzden evde kalması gerektiğini söylese bile Sehun onu dinlemedi. Gördüğü manzara korkutucu değildi, o andan sonra öyle olmasını istediği birkaç an olmuştu açıkçası ama değildi. Genç elfin sırtından ok ve yayın bulunduğu kayış arbedeyle alınmıştı, öğrenebildiği ilk şey bu olmuştu. Birisi nasıl olur da kolayca, elini kolunu sallayarak sınırlarına girebilirdi? Eğitim almış bir elfe saldırmaya cesaret edebilmiş ama ona bir şey yapmak yerine, sadece sırtındaki ok ve yayını çalıp gitmekle yetinebilecek kaç kişi vardı bu dünyada? Daha sonra ipuçları oluşmaya başladı, yerdeki içi kan dolu tüpü ve saldırıya uğrayan elfin anlattığı detaylarla. İnsan kılığındaydı saldıran kişi ama dövüşürken kurt gibi sesler çıkarıyordu ve en önemlisi üzerindeki çiçek bahçesini andıran kokuydu. O koku sayesinde kimse onun farkına bile varamamıştı ta ki saldırana dek.

Sehun'un gözleri konsey üyelerinin arkasında oturan Jongin'i buldu. O alfa çiçek bahçesi gibi kokmuyordu, daha çok pahalı parfüm ve kendine has baskın alfa kokusu vardı.

İpleri ikinci kez elinden kaybettiği an o alfaya kapıldığını hissetmeye başladığı andı. Basit bir vur ve kaç oyunu oynayacaktı ona karşı ancak bu oyunun hileleri çoktan ortaya çıkmıştı. Onu yalanlamayı başarmıştı ancak oyununa aynı şekilde devam edemezdi artık. Kyungsoo'nun yaramaz, itaatsiz ve saldırgan bir kurdu olduğunu ne zaman fark etmişti sahi? Ah... Yeri! O küçük kurt hiç sır saklamayı başaramıyordu. Plak dükkanında en yakın arkadaşına, Kyungsoo hakkındaki düşüncelerini anlatırken yalnız olmadıklarını, dinlendiklerini ve takip edildiklerini bilmesi gerekiyordu. Sehun birkaç gün içinde alfayı yok etmek için plan hazırlamıştı bile ama bu planda tahmin edemediği şeyler oluşmuştu. Kyungsoo'nun Luhan'a mühürlenmiş, aynı şekilde Luhan'ın o kurt adamdan hoşlanmaya başlaması ve kendisinin de Jongin'e aşık olması.

"Oh Sehun..." Adını duyduğunda lider elf bakışlarını genç kurdun üzerinden çekti.  "Söylemek istediğiniz bir şey var mı?"

Boğazını temizledi ve bir adım öne çıkarak herkesin görüş açısına girdi. Kendinden emin duruşu bir anlığına bile bozulmamıştı ve hemen çaprazında duran Chanyeol ister istemez bundan etkileniyordu. Hafifçe gülümsedi, gözleri kısa bir süre Luhan'ın üzerinde oyalansa bile hızlıca ona sırtını dönerek konsey başkanına ve onun hemen yanında oturan Bay Lee'ye odaklandı.

REDWhere stories live. Discover now