2.2

253 26 5
                                    

"Anne, sana bir şey sorabilir miyim?"

"Sor tabi, hayırdır bir durum mu var?" Bıkkınca mutfaktaki yüksek sandalyelerden birine oturup yüzümü ellerimin arasına aldım. "Bilmiyorum, var galiba."

Annem elindeki işi bırakıp ellerini yıkadı ve havluya silerek o da karşımdaki yere oturdu. "Anlat bakalım, dinliyorum seni."

"Sen ve babam da şu 'anonimcilik' işiyle sevgili oldunuz. Ya bana da biri gizliden yazıyor, babamın sana böyle gizliden yazdığını duymuş biz konuşurken bir gün herhalde. Ben ne yapacağımı bilemiyorum, yani nasıl tepkiler vermeliyim, güvenmeli miyim, konuşmaya devam etmeli miyim onu bile bilmiyorum."

Annem gülümseyerek elini masadaki elimin üstüne koydu. "Öncelikle yaşadığın her şeyi, sorduğun her soruyu daha öncesinde ben de yaşadım ama ben babana bilinmeyen o çıktı diye aşık olmadım, öncesinde de babandan hoşlanıyordum zaten. Yine de bence bir şans verebilirsin, ilk başta insana korkutucu geliyor ama belki de iyi biridir, bilemezsin. Bir süre konuş, kim olduğunu sorup durma. Zaten biraz dikkat edersen kendini yanlışlıkla ele veren çok fazla şey söyler."

"Kim söyler?" diyerek mutfağa giriş yapan babamla ben de hızla ayağa kalktım. "Ben söylerim baba."

"Neyi söylersin?"

"Akşam yemeğini. Hatta gidiyorum bak söylemeye, pizzaydı değil mi?" diyerek koşar adımlarla mutfaktan çıkıp odama gitmiş ve mecburen pizza söylemiştim.

Siparişi verdikten sonra telefonu yatağıma bırakıp yemek gelene kadar duş almak için duşa girmiştim.

Odama geri geldiğimde kesinlikle beklediğim şey yatağıma yatmış telefonumu kurcalayan bir Uzay değildi.

"Ne yapıyorsun sen?"

"Merhabalar Dolunay Hanım, buyrun oturun lütfen şöyle de arkamızdan neler çevirdiğinizi rahat rahat anlatın, ayakta kalmayın."

"Ver şunu." diyerek elinde tuttuğu telefonuma uzandığımda telefonu arkasına saklayarak ayağa kalkmış ve omzumdan beni geriye ittirmişti.

"Bize ne zaman söyleyecektiniz acaba? Ah doğru pardon, siz kızlar bize bir şey söylememeye yemin etmiştiniz, unutmuşum."

"Ver şunu."

"Nah alırsın. Daha haberimiz olmadan kimlerle konuşmayı planlıyorsun? Ah doğru gerçi sen bilinmeyenlerle konuşmayı tercih edersin, bir de Emir."

"Sen ne dediğinin farkında mısın? Gerizekalı. Nefret ediyorum senden."

"Ben sana bayılıyorum canım." En sonunda sinirle zıplayarak saçına asılmış ve çekmeye başlamıştım ki, bu hareketimle o da hemen benim saçıma yapışmıştı.

"Bırak saçımı ya, canımı acıtıyorsun."

"Sen bırakırsan, ben de bırakırım."

Bağırışmalarımızı duyan annem ve babamın içeri girmesiyle babamın ikimizin arasına girip ikimizin ellerini de saçlarımızdan çekmesi bir olmuştu ama bu sırada önümü görmediğimden yanlışlıkla Uzay'ın yanağını tırnaklamıştım. Uzay, bunu bilerek yaptığımı düşünüp babamı umursamadan kafamı ittirince alnımı yanımda duran dolaba vurmuştum.

"Uzay! Dolunay! Yeter artık! Uzay, sen çabuk salona gidiyorsun, konuşacağız."

"Dolunay pek konuşmayı sevmez baba, hepimize ona yazan kişiden bahsederdi yoksa."

"Uzay, salona dedim." Babamın sert çıkan sesiyle Uzay bana son bir kere nefret eder gibi bakıp kapıdan çıkınca annem de onun peşinden gitmişti.

"Sen de otur şöyle, anlat neler olduğunu."

"Baba bak valla benim bir suçum yok."

"Suçun var demedim Dolunay zaten, anlat neler olduğunu. Kim yazıyor sana, buradan başlayabilirsin."

Yatağıma oturup ellerimle oynayarak anlatmaya başladım. "Bilmiyorum kimin yazdığını, beni seviyormuş sadece öyle dedi. Bu gizliden yazma işini de senden öğrenmiş. Yani biz bir gün konuşurken senin anneme böyle yazdığını duymuş, o da denemiş, bu kadar. Başka da bildiğim bir şey yok."

"Abin neye sinirlendi bu kadar?"

"Ona birinin bana yazdığını söylememiştim. Berk, Okyanus ve Arden biliyor ama. Geçen haftalarda da Arden bir şey söylememişti onlara, bana patladı herhalde o yüzden. Ama baba, düzgün tepki vermeyeceğini bile bile söylemek istemedim."

"Tamam, sorun değil. Gel şu alnına buz koyalım. Hem ayrıca, şu bilinmeyen zımbırtısını sevmedim ama yolumu takip etmesi güzel."

"Ya baba." diyerek güldüğümde ellerimden tutup beni yataktan kaldırdı ve sarıldı. "Benim için şu dünyadaki en önemli kişiler olduğunuzu biliyorsunuz. De ki bilinmeyene babam bizi paylaşamazmış, gidiş yolunu beğenmiş ama maalesef yine de yanlış kişiye yazdığın için sınıfta kalmışsın."

"Baba!"

"Ne var? Tabi ki paylaşmayacağım. Neyse sen git de cidden kafana buz koy, davul gibi şiştin. Veya dur, koyma buz. Belki seni böyle daha az beğenirler."

"Baba!"

"Ay iyi, git mutfağa, tamam." diyerek sonunda beni bırakan babamla odamdan çıkıp mutfağa doğru giderken babam da bu sefer Uzay gerizekalısıyla konuşmak için salona onun yanına gitmişti.

Doruk yine bildiğimiz gibi mantığında kısa bir bölüm bırakıyorum şöyle. Yorum ve vote sayıları da artsa ne güzel olur bir de. 🥰

Kar Tanesi|TextingWhere stories live. Discover now