2.4

265 23 15
                                    

Emir: Dolunay, selam!

Emir: Ben bugün kantinde biraz duydum da sizi,

Emir: Herkes gibi.

Emir: Şey soracaktım,

Dolunay: Neden kavga ettiğimizi mi?

Emir: Yok, o beni ilgilendirmez sonuçta.

Emir: Sen anlatmak istersen dinlerim onu sadece.

Emir: Ben iyi misin diye soracaktım.

Dolunay: İyiyim, neden iyi olmayayım ki?

Dolunay: Harikayım hatta.

Emir: Dolunay...

Emir: Kendine bunu yapma.

Emir: İyi olmadığın halde iyiyim deme.

Emir: Atma içine.

Dolunay: İyiyim ama Emir,

Dolunay: Uzay'a karşı söyleyemediğim her şeyi söylemenin rahatlığını yaşıyorum sanırım.

Dolunay: Zaten kavgamız sadece okulda kantinde görülen değil.

Dolunay: Dün akşamdan beri kavga ediyoruz.

Emir: Uzay'ın yüzünü sen mi tırnakladın yani?

Dolunay: Bilerek değil.

Emir: Ee, aynı evde nasıl duruyorsunuz o zaman şimdi?

Dolunay: Babam ve annem, Uzay'ı alıp dayımlara gitti.

Dolunay: Dayım muhtemelen ona 'Nasıl abi olunmalı?' adlı bir konuşma yapıyordur.

Dolunay: Uzay'ın değişeceği yok da, öyle bizimkilerin kendilerini kandırması işte.

Emir: Tek misin yani evde?

Dolunay: Evet.

Dolunay: Neden ki?

Emir: Hiç.

Emir: Beş dakikaya şu sizin evlerin arkasındaki sahile gelsene.

Dolunay: Ne?

Dolunay: Dur bir dakika.

Dolunay: Sen benim evimi nerden biliyorsun?

Emir: Sizin evlerin karşısındaki sitede oturuyorum.

Emir: Kör olduğun için görmemiş olman normal.

Emir: Hadi gel, bekliyorum.

Üzerimdeki cekete daha çok sarılarak sırtından tanıdığım Emir'in yanına doğru adımladım ve banktaki boşluğa oturdum.

"Selam."

"Hoşgeldin. Nasılsın?"

"İyiyim, sen?"

"İyiyim ben de. Gelmezsin sanıyordum."

"Niye ki?"

"Bilmem, benden haz etmediğini düşünüyordum sanırım."

"Senden haz etmediğim falan yok, sadece bizimkiler dışındaki insanlara nasıl davranmam gerektiğini tam bilemiyorum."

"Benimle burada buluşmayı kabul ettiğine göre duvarlarını biraz yıkıyorum demek ki."

"Bilmem, belki." dedikten sonra oluşan uzun sessizliği en sonunda Emir böldü. "Geç oluyor, hava da soğumaya başladı, kalkalım istersen."

"Olur." İkimiz de kalkınca yavaş yavaş ve sessizce evlerimize doğru yürümeye başladık. En sonunda benim evimin önünde durduğumuzda dayımların evinin kapısı açılınca ikimiz de dönüp oraya baktık.

Bizi görür görmez dışarı çıkan dayımın "Dolunay?" diye şüpheli sorusuyla Emir'i incelemesi bir olmuştu. "Dayıcım, ama biz ne konuşmuştuk, hani ben dememiş miydim sana ömrünün sonuna kadar sap kal diye."

Dayımın dedikleriyle panikle ellerimi ve başımı hayır dercesine sallarken babamın da koşarak yanımıza gelmesiyle beni tutup kendine çekmesi ve sarılması bir olmuştu. "Kafanda bu şişlikle bile beğenmişler seni ya, ağlayacağım ama artık. Ben seni nasıl evde tutacağım?"

"Doruk, saçmalamaz mısın? Merhaba Gece ben, Dolunay'ın annesiyim." diyerek elini uzatan anneme Emir de elini uzatarak cevap verdi. "Emir ben de, memnun oldum."

"Bir de adı Emir'miş ya, bayılacağım şuracıkta." Emir ve ben babama anlamayan bakışlar atıyorken annem konuşmuştu. "Doruk'tan önceki sevgilimin adı Emir'di de, ondan kötü oldu. Doruk sen Uzay'ı da alıp eve mi geçsen canım artık?"

"Bak, Emir. Aslında burda seni kızımla ve karımla bırakmam ama hanımcılığım buna el vermiyor. O yüzden biz giderken lütfen sen de kendi evine git." diyerek Emir ile konuştuktan sonra ben ve anneme dönmüştü. "Ne olur siz de hemen eve gelin." Dedikten sonra sabahtan beri sessizce olan biteni izleyen Uzay'ı alıp eve girmişti. Biz de hemen sonrasında dayım başımızda beklerken Emir ile vedalaşıp kendimizi eve atmıştık.

Eve girer girmez karşımda gördüğüm babamla korkmuştum ama o bunu aldırmadan ciddiyetle konuştu. "Emir diye biri olmaz, kabul etmiyorum. Ayrıca, evde kalırsan sevinirim canım kızım."

Kar Tanesi|TextingWo Geschichten leben. Entdecke jetzt