K I R K Y E D İ

105K 3K 751
                                    


Ay geldim geldiiiiğğm kusura bakmayın geciktim❤️

Bölüm önce Bade'den sonra Fırat'tan❤️

Kimler hala burada, keyifli okumalar gece kuşları 💫

Eylül gelmişti, Eylül hüzün ayı diye boşuna demiyorlardı. Sonbaharın o ılık esintisi eteklerimden içeri dolarken sağlık ocağına doğru yürümeye devam ediyordum. Aklım Fırat'ta kalbim yazdığım mektupta kalmıştı. Okuduğunda ne tepki vereceğini kestiremiyor, gitmesini deli gibi istiyor, gitmesinden ölecek gibi korkuyordum. Yaşadığım bu gelgitlerin üstesinden nasıl gelecektim? Kendime cevabım yoktu, istediğim Fırat mıydı, yoksa tercih ettiğim hayat mıydı? Bu kararı yaşayarak verecektim, bu süreçte Fırat gerçekten giderse gidebilirdi. Günlerdir atıp tuttuğu gibi gerçekten seviyorsa da, bırakmazdı beni. Bırakır mıydı beni?

Saat erken olduğu için bir süre kapıda beklemiştim. Kafamda ki papatya falı sürekli başka çıkıyordu.

Bırakır, bırakmaz, bırakır, bırakmaz.

Ayrılmak istiyorum, istemiyorum, istiyorum, istemiyorum.

Özlerim, özlemem, özlerim, özlemem.

Başkasıyla, sevişirim, sevişemem, sevişirim, sevişemem...

aaaaaaaaaaaa!

Elbisemin eteklerini avuçlarımda sıkınca içimden attım çığlığı. Benim kesinlikle çalışmam, kafamı dağıtmam gerekiyordu. Ben saplantılı manyağın teki olup çıkmıştım. Fırat'tan başka bir iş düşünemez, ondan başka bir şeyle mutlu olamaz hale gelmiştim. Onunla da hiç mutlu olmamıştım ama sonunda geceyi birlikte bitirmenin doygunluğunu kendime kabullendirmiştim. Şimdi yaşadığım yetersiz geliyordu. Günü onunla, onun koynunda, benim içimde bitirememenin eksikliği gün geçtikçe kafama vuruyordu. Topuklarımı yere vura vura merkezin önünde ki banka oturdum. Kahretsin ki, ben Fırat'ı beklemeyi bile özlüyordum.

Meriç doktorun gelmesiyle maratonum başlamıştı. Öncelikle, sigortamın başlaması için gerekli evraklarımı hazırlamamı istemişti. Kimlik fotokopileri, vesikalık derken halletmiştim öğlene kadar. Sonrası beyaz önlüğümü giyip hemşire/ebe odasında hasta karşılamamla devam etmişti. Bizim köye göre oldukça yoğun bir gün geçirmiştim. Günde on kişi gelen merkezimiz yanında küçük kalmıştı.. Bir ara o kadar kalabalık olmuştu ki, ben kimdim, kim için ağlıyordum, kimi seviyordum tamamen unutmuştum. Herkese yardımcı olmaya çalışmış, işi unutmadığım içinde ayrıca mutlu olmuştum. Köyde yürütmeye çalıştığım gebe izleminden Meriç doktora bahsedip destek alınca, gelen bir kaç hamile hanımı bilgilendirmiştim. İlk günüm dolu dolu geçerken eve dönüş vakti geldiğinde Meriç ile beraber çıktık. Beni arabayla eve bırakıp kendi de evine geçti. Arabadan iner inmez gerçekler kapı önünde bekliyordu işte beni. Unuttuğum, düşünmeyi ertelediğim gerçekler..

Evde kim vardı, karşıma kim çıkacaktı kalbim elimde bekliyordum kapının önünde. Zile bastım, bir süre bekledim ama sabırsızdım, ikinci kez basarken herkesin gittiğini düşündüm. Tam çantadan anahtarı çıkaracağım sırada Duygu açtı kapıyı. Elleri havada bulaşık, bana gülümsüyordu.

'Hoş geldin kuzum..'

'Fırat gitti mi?'

Duygu başını 'sen akıllanmazsın' dercesine iki yana sallayıp kahkaha atarak mutfağa ilerlerken içer girip kapıyı kapattım. Gülünecek haldeydim tabi, insan bir hoş buldum derdi.

'Şeyy, yani hoş buldum..'

'Pardon şekerim. Kapıyı ben değil başkası açsa hoş bulurmuşsun sen.. bilemedim..'

Bade | Ateş ParçasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin