《22》

2.8K 299 22
                                    

Jimin somurtkan bir şekilde kendisi için hazırlanan çantayı yanına almıştı. Dün akşam at arabasında uyuya kalmıştı sadece. Yüksek ihtimalle jungkook onu daha sonra odaya taşımıştı. 

Fakat gece mi bir şey olmuştu?

Hayır gece de jimin aralıksız bir şekilde uyumuş, sabah kraliçe onu uyandırmasa hala da uyuyor olacaktı. 

Peki ya dün nöbette mi bir davranışı olmuştu?

Hayır, dün ne kadar sıkıcı bir gün de olsa herhangi bir sorun olmamıştı. Jungkook nöbet tutarken ona bir kaç çiçek hediye etmiş, kendisi ağaca tırmanıp dallarda gezmişti. Jungkook ise onun adımlarını takip edip bazı zamanlar sıcak öpücükler vermişti. Bir sorun yoktu.

Ama neden bu sabah uyandığında alfası yanında yoktu? Ya da neden yüzüne bakmamıştı? Sabah uyandığında hala uyku mahmurluğu olduğu için onu öptüğünde yüzünün daha da kızarık olmasını sevdiğini söylemişti jungkook. Hatta öpmeyi en çok sevdiği zamanları da kendisinin yeni uyandığı zamanları kast etmişti. Öyleyse neden bu sabah jimin onu öpmek için uzandığında jungkook geri çekilmişti?

Şu an bile nereye gittiklerini bilmiyordu.

Jungkook ona hala bir açıklama yapmamıştı, kraliçe ve kral ise sadece hazırlanması gereken malzemeleri söyleyip ortadan kaybolmuştu.

Can sıkıntısıyla kolundaki beyaz gömleğin fırfırlarıyla oynuyordu jimin. 

Daha kendisi ne olduğunu anlamadan bavulları bir arabaya yerleştirilmiş kendisi ise mayusun üstüne oturtulmuştu.

Jungkook kendi önünde atı ile ilerlerken nereye gideceklerini merak ediyordu sadece omega. Eğer bir davete gidiyorlarsa kendisi hazırlanabilirdi jimin. Ancak bir davette de bavulları ne yapacaklardı?

Üstelik eşi ile de araları bozulmuşsa bunu konuşarak da halledebilirlerdi. Neden jungkook onunla konuşmaya ve yakınlaşmaya isteksiz gibi hareketler sergiliyordu? Normalde bu harekeleri jimin'in yapması, jungkook'un ise olgunluk ile onunla konuşmaya çalışması gerekiyordu. Ne zaman roller değişmişti. 

Dalgınlıkla etrafına bakınırken önlerinden geçen bir hayvan dikkatini çekmişti. Onun arkasından da dağınık bir halde dört kadar yavru tavşanın karşıya hızla ilerlemesi jimin'e şirin gelmişti.

"Jungkookie! Tavşan! Onlara bak çok şirinler!" Atın üstünde heyecanlı bir şekilde parmağı ile ön kısmı işaret etmişti jimin.

Fakat gelen tepki sadece kuru bir "Hmhm." olmuştu.

Jimin sertçe gözlerini devirerek atın yılarını elleri arasında sıkıştırmıştı. Eğer alfa keskin uçlu bir oku anlının ortasına istiyorsa bu şekilde davranmaya devam edebilirdi. 

"Jungkook."

"Hm."

"Neler oluyor?" Omeganın çatılı kaşları, sakin ve tehtitkar ses tonu fırtınadan önceki sessizlik gibi duruyordu.

Alfa sadece başını çevirip omeganın alev saçan gözlerine uzun bir bakış atmıştı. Ardından ise tekrar önüne dönerek yola devam etmişti. 

Hiç bir şey dememişti. Dalga mı geçiyordu!?

"Pekala yeter bu kadar. Sabahtan beri hiç bir şey söylemedim ama artık dayanamıyorum. Derdin ne senin!?" Jimin'in gür sesi ormanda yankılanmıştı adeta. Şimdiye kadar durum oldukça sinirini bozuyordu ve kızmakta da oldukça haklıydı.

Atlar durmuş ve jungkook hala yüzünü çevirip omegaya bakmıyordu bile.

"Tamam. Nereye gittiğimiz önemli değil, fakat ben beni dinlerken yüzüme bile bakmayan bir alfa ile yola devam etmek istemiyorum." Jimin son kez sinirle konuşup atını sakin bir şekilde geriye doğru çevirmişti. 

Spoiled Prince ❦ JikookWhere stories live. Discover now