Geçmişin izinde

11K 326 10
                                    

Kaan gözlerini benden çekmezken Ozan'ın keskin bakışları ikimizin arasında gidip geldi.

"Misafirin olduğunu fark etmemiştim." dedi Kaan hala üzerindeki şaşkınlığı atamamış gibiydi. Bana bakarken kaşları çatıldı. Sonra Ozan'a döndü.

"Mimarlıktan bir stajyerle bir CEO'nun ne gibi bir işi olabilir ki?" dedi.

Bu kez kaşlarını çatma sırası Ozandaydı.

"Siz tanışıyor musunuz?" diye sordu ancak sorunun muhatabı Kaan değildi. Sanki onu bilerek umursamıyor gibiydi. Soruyu bana sormuştu.

Hafifçe başımı salladım.

"Buraya gelmeden önce asansörde denk geldik." dedim. Hala asansörde bana o kadar kibar davranan insanla şimdi Ozan'a karşı nefretle davranan bu insanın aynı kişi olduğuna inanamıyordum. Üstelik aynı kişi şu an benim ona yalan söylediğimi biliyordu. Ozan'ın yanına gizli saklı geldiğimi.

Ozan tekrar başını Kaan'a çevirdi.

"Beni iyi dinle." dedi. Yüzünde ve sesinde daha önce hiç kimseyle konuşurken görmediğim bir ifade vardı. Belki bir defa, evet bu ifadeye bir defa şahit olmuştum daha önce. Köpeğim fıstığın öldürüldüğü gün, bunu yapan adamla da bu tonda konuşmuştu.

"Çünkü sadece bir defa konuşacağım." bir kez daha bedeni beni korumaya alırmış gibi önümde paravan olmuştu.

"Senin beni KLS'den göndermek için her türlü yolu denemeye çekinmeyeceğini ikimizde gayet iyi biliyoruz. Bu yüzden, şimdi yapacağım açıklama benden alacağın ilk ve tek açıklama olacak."

Kaan denilen adamın bakışları büyük bir ilgiyle ve ciddiyetle Ozan ile benim aramda gidip geldi. Sonra aklından binlerce plan geçiyormuşçasına yalancı bir ilgiyle Ozan'ın üzerinde durdu. O gözler bana bakmasa da bana bakıyormuş gibi hissediyordum. Büyük bir hazine keşfetmiş gibi öfke, hırs ve zaferle parlıyorlardı.

"Cemre; Yiğit Eğilmez'in kız kardeşi. Buraya da sadece stajını tamamlamak için geldi. Özel muamele ya da ayrıcalık konusunda hassas olduğunu bildiğim için beni tanıdığını kimseye söylememesini rica etmiştim." Dedi.

Kaan'ın gözlerindeki ışıltı söndü. Bir kez daha şaşkınlıkla bana baktı ve şüpheyle. Şimdi eline geçen kozdan emin değil gibiydi. Kaşları çatıldı.

"Sen Yiğit'in kız kardeşi misin?" 

Ortamda hiçbir şey bilmeyen tek kişi olmaktan gerçekten canım sıkılmaya başlamıştı.

Kimdi bu adam?

Ve abimi nereden tanıyordu?

Ozan ile beraber olmak her tarafı sırlarla dolu binlerce kapılı bir dünyanın içine adımın atmak gibiydi. Her bir kapı aralandığında bile içinden insanın kafasını karıştıracak yüzlerce şey dökülüyordu.

"Abimi tanıyor musun?" dedim biraz soğuk bir sesle. 

Bu adamın Ozan'a karşı tavrı karşısında nedense içimden artık ona karşı saygılı olmak gelmemişti.

Düşünceli bir şekilde baktı bu kez yüzüme. Hafifçe kafasını salladı sadece. Tekrar Ozan'a dönmeden önce gözlerimin içine bakarak konuştu.

"Evet, abinle aynı üniversite de okuyorduk. O yüzden onu iyi tanırım. Yiğit'i herkes tanır. İyi bir insandır. Kendisine yapılan birkaç iyilikle de karşısındaki tüm güvenini verecek kadar da saf kalpli bir insan. Abin..." dedi Tekrar Ozan'a döndüğünde,

"Çok yanlış insanlara güvendi. Aynı hataya senin de düşmeni istemem."

Neden tüm insanlar Ozan'ın güvenilmez olduğunu söyleyip duruyordu. Kaşlarım çatıldı. Benim gördüğüm adam, Burcu'ya hiç bir karşılık beklemeden hatta onun beklediğinden fazlasını vererek yardım etmişti. Ama bunun karşılığını nasıl almıştı? Neydi Ozan'ı yanlış insan yapan? Onun sürekli bahsettikleri bataklık denen şu yerden gelmiş olması mıydı? Belli ki zor bir çocukluk geçirmişti. Peki bu onun hatası mıydı? 

Tutku Oyunları +18Where stories live. Discover now