Ölüm gibi birşey

6.6K 273 15
                                    

Hepimiz hayata bir yerden kök salıyorduk. Bu bizim tercihimiz değildi. Annemizi babamızı, sosyal konumumuzu nereden geldiğimizi seçemiyorduk. 

Bazılarımız mükemmel şartlarda büyüyüp yeşerip bir cennet bahçesine dönerken bazılarımız bitmek bilmeyen tufanlarla, kuraklıkla, acıyla cebelleşip tutunmaya çalışıyordu bu hayata.

Sonuçta bu hayatta bir cennet bahçesi de olsak, karın içinden tüm soğuğa rağmen çiçek vermiş bir kardelen de olsak tohumlarımızı nereye sereceğimize ancak biz karar verebilirdik. 

Bir cennet bahçesi de kuruyup solabilirdi. Sonuçta bizi biz yapan tercihlerimiz değil miydi.

Ve ben şu an dönüşü olmayan bir karar anındaydım. Yolun sonuna gelmiş ve hayatıma tamamen farklı yön verecek bir kavşağın önünde dikilmekteydim.

Ve biliyordum ki gideceğim yolun dönüşü yoktu!

Köklerimi terk edecektim ya da belki olduğum yerde varlığımı sürdürmeye devam edecektim.

Hangisinin beni yok edeceğini hangi tercihin beni özgürleştireceğini kim bilebilirdi ki?

Ozan'ın o an ifadesiz bir maskenin soğuk ve kendinden emin tavrına bürünmüş kara bakışları altında bile kalbim yerinden çıkacak gibi atarken, eğer ondan ayrılmayı tercih edersem sanki kalbimi de yarıp kanatarak orada bırakacakmışım gibi hissetmeme kim mani olabilirdi ki?

Öte yandan bana yalvaran ve tüm duygularını gözler önüne sererek bakan abimin bakışlarına döndüğümde de içimdeki küçük kızı çok uzaklara bırakıp ölüme terk edecekmişim gibi hissetmeme kim engel olabilirdi?

Bugün burada çok şey ölecekti.

Ölüm sadece nefes almayı bırakıp gitmek miydi sanki?

Bazen birini bir daha hiç görmemek üzere terk ettiğimizde de onu öldürmüş olmuyor muyduk?

Bazen birini çok sevmemize rağmen, kendi varlığımızdan öte değer verip, ona içimizi açmamıza rağmen, yollarımızı ayırmak zorunda kaldığımızda onu öldürmüş olmuyor muyduk?

Ya da onun bizim aslında görmek istediğimiz kişi olmadığının farkına vardığımızda, aslında yalnızca kendi hayalimizdeki kişiyi sevdiğimizi anladığımızda biz ölmüş olmuyor muyduk?

Derin bir nefes aldım. Tüm duygularımı geriye itmeye çalıştım.

Ölümün kaçışı var mıydı ki?

Ölüm tek gerçekti.

"Abi bizi yalnız bırakabilir misin? Ozan ile yalnız konuşmak istiyorum." dedim. 

O an göz ucuyla da olsa Ozan'ın hafifçe nefesini verdiğini hissettim ve vücudundaki gerginliğin gözle görülemeyecek bir hafiflikte rahatladığını.

Göründüğü kadar duygusuz ya da kendinden emin değildi demek ki. Benim onunla gelmeyi reddetme ihtimalimin o da farkındaydı.

Her şeye rağmen.

Abim bir an panikle ve korkuyla yüzüme baktı.

Ozan'ın aksine yüzünde o kadar çok duygu belirgindi ki. Birbirine bu kadar zıt iki insanın bunca yıl bu kadar iyi arkadaş olması ne kadar tuhaftı.

"Cemre!" dedi abim. Ardından bir çok şey söyleyecek ama nasıl söyleyeceğini ya da beni nasıl ikna edebileceğini bilmiyormuş gibi duraksadı.

Ben ise kararımdan ödün vermez bir şekilde abime bakıyordum. En sonunda abim tekrar Ozan'a çevirdi bakışlarını ve yenilgiyle dolu bir nefes aldı ciğerlerine.

Tutku Oyunları +18Where stories live. Discover now